Beş önemli İslâmın şartından biri olan orucun İslâm şeairi içerisinde en büyüklerinden olduğu herkesin malûmudur. Eski ilmihal kitaplarında beş İslâm şartı savm, salât, hac, zekât ve Kelime-i Şehadet olarak geçer. En başta oruç zikredilince Üstad Hazretleri de “İslâmiyetin erkân-ı hamsesinin birincilerindendir.” (Mektubat, s. 470) ifadesi yerini bulmaktadır. Şeairle ilişkisi de adeta et ve tırnak gibidir. Oruç denilince Ramazan, Ramazan denilince orucun akla gelmesi bu durumu özetler. Ayrıca, Üstad Hazretleri oruç kelimesi yerine Kur'ân'da ifade edildiği gibi savm kelimesini de kullanması Kur’ân mefhumlarının nazara verilmesi açısından önemlidir.
İlk nüktede savmın rububiyetle olan ilişkisi irdelenir. Burada rububiyeti, sadece “terbiye edicilik” olarak anlarsak dar bir pencereden bakmış oluruz. Rabbimizin her zaman her yerde her mahlûka ihtiyaç duyduklarını vermesi, terbiye ve idare etmesi olarak anladığımızda çok daha geniş bir perspektif kazanmış olacağız. Bu tanım bize rububiyet sıfatının kâinat açılımını anlamamıza vesile olmaktadır. Zira bu sıfat her zamanda ve her mekânda tecelli etmektedir.
Atomdan galaksilere kadar her ne varsa bu sıfatın izlerini gözlemleyebiliriz. Şu an Rabbimiz 7.7 milyar insanın ortalama olarak 100 trilyon hücresini her saniye binlerce faaliyetle terbiye ediyor. Sayamayacağımız kadar atomu taş, bitki, hayvan, insan, gezegen ve galaksileri rububiyet nakışlarıyla işliyor. Bütün faaliyetler tam ihtiyaç olduğu zamanda gerçekleşiyor. Ne bir saniye gecikiyor ne de bir saniye erken bitiyor.