"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Adana mutâbakatı” ekseninde çözüm

Cevher İLHAN
26 Ocak 2019, Cumartesi
Siyasî iktidarın yedi senedir inadına sürdürdüğü saplantılı akıbetsiz “Suriye politikası”nda en son Putin’in önerisiyle “Adana mutâbakatı”na dönülmesi öncelikle hayra alâmet.

Ancak siyasette müthiş bir vefâsızlık dönemi yaşanıyor. En üst düzeyde Cumhurbaşkanı, terör örgütü PKK’nın elebaşı Öcalan’ın Suriye’den çıkışını sağlayan 1998 tarihli Adana Mutâbakatı’na dair “En son baba (Hafız) Esad’in olduğu dönemde 1998’de imzalanmış Adana Mutabakatı var. PKK terör örgütünün mensuplarının bize teslim edilişini, terörle mücadeleyi ele alan bir mutabakat. Önemli bir adımdı. Nitekim Sayın Putin de bunu özellikle gündeme getirdi, ‘Adana Mutabakatı’nın Türkiye’nin bölgedeki ağırlığını hissettirebileceği önemli bir anlaşma. Türkiye bunu işlemeli, o mutabakatı masaya getirmemiz lazım” diyor; lâkin “Adana mutâbakatı”nı Hâfız Esad’la imzalayan merhum Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in ismini zikretmiyor. (Milliyet, 25.1.19)

Devamında “Altında baba Esed’in yetkililerinin imzası var. Türkiye adına da o dönemdeki Dışişleri Müsteşar Yardımcımız Büyükelçi Uğur Ziyal’ın imza koyduğu bir mutâbakat; ki Uğur Bey benim Başbakanlık dönemimde de müsteşarlık yaptı. O mutabakatın iyi değerlendirilmesi gerekiyor” diye konuşarak dönemin Cumhurbaşkanını “teğet geçiliyor.”

Keza Dışişleri Bakanı ile “iktidara ilişik medya yorumcuları”nın çoğu da “mutabakat” görüşmelerinde bulunan Dışişleri mensuplarından, dipolmatlardan söz ediyor; lâkin mutâbakatı imzalayan Demirel’den tek kelime bahsetmiyorlar. (CNN Türk, 24.1.19)

Özetle, bu fevkalâde önemli “mutâbakat”, bazı bürokratlara ve bazı “yetkililer”e mal edilmesi garabeti sergileniyor. 

TERÖRLE MÜCADELEDE İŞBİRLİĞİ…

Konunun uzmanları, belgelere dayanarak öncelikle Demirel Başkanlığında toplanan Millî Güvenlik Kurulu’nda alınan kararla Kara Kuvvetleri Komutanı Atilla Ateş’in Hatay’a sınıra gidip “Öcalan’ı vermezseniz gelir alırız!” açık mesajını ilettiğini ve “Adana mutâbakatı” ile “Suriye devletine PKK’yı koruyamayacağı” taahhüünün veriliğini belirtiyorlar.

Gerçek şu ki Şam yönetimi, BM’de ve uluslar arası zeminlerde hâlâ Suriye’nin meşru hükûmeti. Bu açıdan Suriye’de ateşkesin kalıcı hale gelip iç savaşın bütünüyle sona ermesi, “Astana mutâbakatı”nın esası olan Suriye’nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliğinin sağlanmasıyla barış ve istikrarının temini, her defasında milyonlara varan sığınmacı dalgalarının kesilmesi ve -dört milyona yakını Türkiye’de- on iki milyon Suriyelinin artık ülkelerine dönmeleri, Ankara’nın Suriye hükûmeti ile işbirliği büyük önem taşıyor ve artık kaçınılmaz hale gelmiş. 

Zira 20 Ekim 1998’de imzalanan “Adana mutâbakatı”yla iki ülkenin topraklarında birbirlerine yönelik terör örgütlerine müsaade etmemeleri, hangi örgütlerin “terör örgütü” olduğunu birlikte belirlemeleri karşılıklı taahhüd edilmiş.

Ve bu “mutâbakat”a dayanılarak, Cumhurbaşkanı Demirel, Şam’da Baba Esad’ın eline Öcalan’ın kaldığı evin adresini vererek, Suriye yönetiminin bu kişi barındırmaya son vermesini istemiş, Türkiye ziyaretinde Demirel’le görüşen Mısır Cumhurbaşkanı Mübarek -Demirel’in ricâsıyla- Şam’a uğrayıp “arabulucu” olarak Ankara’nın ciddî tepki mesajını iletip ikaz etmiş, Kara Kuvvetleri Komutanı Atilla Ateş sınır ili Hatay’a giderek uyarmış, başarılı diplomasi ve uluslar arası alanda kararlı ve tutarlı politikalarla Şam yönetimine baskı yapılarak Öcalan’ın Suriye’den çıkması sağlanmıştı.

Sonrasında, ekonomi ve güvenlik işbirliğine gidilmesiyle oluşan yapıcı tutumla 2009’da iki ülke arasında vizelerin ve Suriye sınırındaki mayınların kaldırılmasına, hatta iki ülkenin ortak Bakanlar Kurulu toplantısı yapmasına varan işbirlikleri ve Erdoğan ile oğul Esad arasında karşılıklı özel âile ziyaretleriyle devam eden yakınlaşma hep bu “Adana mutabakatı” üzerine bina edildi.

Ve AKP iktidarında 2010 yılında imzalanıp 2011 yılında TBMM’de kabul edilerek yürürlüğe giren anlaşma ile Türkiye ve Suriye, Adana mutâbakatını geliştirerek terör örgütlerine karşı ortak mücadelede kapsamlı bir çerçeve oluşturdu…

ANKARA, ÇARPITMADAN HAREKETE GEÇİRMELİ.

Erdoğan’ın Suriye krizi ve iç savaşından yedi sene sonra Putin’in gündeme getirmesiyle “Adana mutâbakatı”nın önemine vurgu yaptıktan sonra “Türkiye’yi buraya kim davet etti’ diyenlere karşı, o mutabakatı masaya getirmemiz lazım” diye “mutâbakatı” Suriye’ye askerî müdahaleye gerekçe olarak göstermesi ve Dışişleri Bakanı’nın “Adana mutâbakatı, Suriye’ye müdahale hakkı veriyor” diye konuşuyor.  

Görünen o ki, “terörle ve terör örgütlerine karşı mücadeleyi, samimi ve kararlı bir güvenlik işbirliğini amaçlayan Adana Mutâbakatı Güvenlik İşbirliği mekanizması da çarpıtılıyor. 

Ankara, “Astana süreci”ni sabote eden emrivakilerden uzak durmalı; “Adana mutâbakatı” ekseninde “Şam’la işbirliği” perspektifini harekete geçirmeli.

Çarpıtmadan yine “Adana mutâbakatı” ekseninde Suriye’de barış, istikrar ve “siyasi çözüm”ün sağlanmasına çalışmalı.

Okunma Sayısı: 1762
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Abdurrahman KOÇAK

    26.1.2019 11:11:34

    Merhum Demirel hem iç siyasette hem dış siyasette gerçek bir devlet adamıydı.Adana mutabakatıda, nasıl dış politika yönetilir in en önemli örneklerindendir.Devlet hamasetle yönetilemez, dış politika ise hamasetle hiç bir şekilde yönetilemez. Adana mutabakatı gündeme getiriliyor ama altında imzası olan Cumhurbaşkanı Süleyman Demirelin adından bahsedilmiyor.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı