Geçtiğimiz hafta Twitter’ten açıklamalarda bulunan AKP MKYK üyesi Metin Külünk, Türkiye’de en az kazanan ile en çok kazanan arasındaki farkın 23 kat olduğunu belirterek gelir dağılımındaki vahim uçuruma ağır eleştirilerle dikkat çekmişti. (gazeteler, 18.7.22)
Ne var ki peşinden “Acaba ekonomi yönetimi bu tabloyu okuyor mu? Bürokratlar bu tablodan haberdar mı?” sorularıyla ekonomideki vahim çöküşün vebalini bürokratlara çıkarması, iktidar mahfillerince sıkça başvurulan partili Cumhurbaşkanı’nı temize çıkarma oyununu açığa çıkarmıştı.
Oysa baştan beri Cumhurbaşkanı “Ben ekonomistim” diye ekonomiyi yönettiğini söylüyor. Bakanların ifadesiyle ağır bunalımdaki ekonomiden dibe vuran dış politikaya bütün alanlarda bizzat “Cumhurbaşkanı’nın “tâlimatıyla, direktifiyle yapılıyor…”
Görünen o ki AKP iktidarında, özellikle “tek kişilik hükûmet”te her fırsatta başvurulan basit algı operasyonlarıyla oy getirecek hususlar Cumhurbaşkanı’na, siyasi iktidara ve partiye mal edilirken, bütün başarısızlıklar yönetimin emrindeki bürokratlara - memurlara yükleniyor.
Başarılı hususlar kamuoyuna bizzat Cumhurbaşkanı’nca kamuoyuna âlây-ı vâla ile duyurulurken, fahiş zamlar, yeni ve ek vergiler, onlarca askerin can verdiği mühimmat deposunun patlaması, Suriye’de 36 Mehmetçiğin şehid edildiği Türk taburuna saldırı benzeri olumsuzluklara dair açıklamalar -yine Cumhurbaşkanı’nın isteğiyle- bakan yardımcılarına, kurum idarecilerine, valilere daha alt seviyedeki yöneticilere yaptırılıyor.
TESBİT
“Hayvanlara pizza ısmarlama” skandalı
Son günlerin bir diğer tartışması Tarım ve Orman Bakanı’nın Venezuela seyahatinde soya, tahıl ve pirinç için tahsisli tarım arazileriyle büyükbaş hayvancılık ve diğer bitkisel ürünler için tahsisli çiftlikleri karadan ve havadan incelerken, Venezuela Tarım ve Araziler Bakanı’na “Siz bu merayla hayvancılıkta dünyada bir numara olmalısınız. Biz hayvancılık yapıyoruz; hayvanlarımıza sanki pizzacıdan pizza, burgerciden burger ısmarlar gibi dışarıdan yem alıp, öyle yediriyoruz” çarpıcı ifadeleri oldu.
Doğrusu Bakan’ın “burada her şey hazır, bunu inşallah başaracağız” temennisi, AKP iktidarında yakın zamanda Arjantin’den 70 bin ton buğday ithal edildiği açıklaması, öncelikle başta buğday olmak üzere tahılın, samanın ithal edildiği vartada yem ithaliyle övündüğü çarpıklığını ele veriyor.
Ve bu tesbit, 2018’den bu yana dövizi/doları tutmak için Hazine’den 190 milyar dolar harcanıp hebâ edilirken, Diyanet’in fetvasıyla doğrudan faiz olduğu tesbit edilen “kur korumalı mevduat”a 2022’nin ilk yarısında 37,2 milyar mazot desteğinin tam 12 katı harcanırken, aynı dönemde milyonlarca çiftçiye tarımsal desteğin 21,4 milyar lirada kalması çarpıcı gerçeğini ifşa ediyor.
Aslında Bakan’ın skandal lafları, bir zamanların tarım ürünlerinde, tahılda, gıdada dünyada kendi kendine yeten yedi ülkeden biri olan” Türkiye’nin AKP iktidarında, bilhassa “tek kişilik ucûbe sistem”in tuhaf “tarım politikaları”nın iflasının açık itirafı oluyor.
GARABET
“Nepotik bağlılık’la devlet adâbına sekte”
Son zamanların bir diğer skandali, Cumhurbaşkanı’nın son Tahran ziyaretinde oğlu Bilâl Erdoğan’ın resmi protokolde yer alması oldu. Daha önce yurt içindeki bazı törenlerde bazı valilerce “protokol çamı” devrilerek devlet görevi yapmış ya da hali hazırda görevli bulunan onca ismin, Meclis eski başkanlarının, milletvekillerin önüne alınarak protokol tribünlerinde oturtulması, baş ödülleri taktırılması garabetini gündeme getirdi.
Bazı devlet başkanlarının Saray’da karşılanmasında olduğu gibi sırf Cumhurbaşkanı’nın yakını olduğu için -bakanlarla, müsteşarlarla, “hangi sıfatla resmi heyete katıldığı?” sorularını sordurdu.
Ve hiçbir mâkul cevabın verilemediği bu ilginç durum, “protokol kurallarının ‘nepotik bağlılığa’ dönüşerek devlet adâbını sekteye uğrattığı” değerlendirmesini bir defa daha teyid etti.