Peşpeşe açtığı “ekonomiyi kurtarma paketleri”nin fos çıkmasının ardından yılbaşı gecesi yeni vergilerin yanısıra elektrikten doğalgaza, akaryakıttan ulaşıma, gıdadan ekmeklik buğdaya kadar iğneden ipliğe her şeye gelen zam sağanağı furyası karşısında sıkışan “tek kişilik hükûmet” ajitasyonlu tahrikleri daha da arttırmaya tam gaz devam ediyor.
Öncelikle savcılıklardan “iyi hal kağıdı” alarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne girmiş vatandaşlara “terör iddiası”nın savcılarca soruşturması ve incelemesi gerekirken İçişleri Bakanlığı’nın yargı kararıyla kesinleşmiş bir hüküm olmadan hukukta hiçbir kıymeti olmayan, suiistimalle her tarafa çekilebilen “iltisak” yakıştırmalarıyla, daha önce AKP’de milletvekili adayı olmuş “partili müfettişler” eliyle “teftiş”in açılmasının da kamuoyunda mâkes bulunmamasına karşı bu kez el altından “iddianâme hazırlandığı” söylentileri yaydırıldı.
Bunun da tutmayıp İBB yönetiminin suçlanmasına iktidar partisinde bile ciddi itirazların yükselmesine mukabil, her defasında olduğu gibi Bahçeli’nin hukuk mantığına, “suçun şahsiliği” ile “mahkeme kararı olmadan herkesin mâsum olduğu” temel esasına aykırı ithamlarla dolu fevkalâde tezyif edici ispatsız indi isnadlarıyla “İmamoğlu’nun görevden alınması” çıkışı geldi.
“SOKAĞA DÖKÜLME” TAHRİKİ…
Akabinde Cumhurbaşkanı’nın “Her fırsatta utanmadan, sıkılmadan sokaklara, meydanlara döküleceklermiş. Ya siz 15 Temmuz’u görmediniz mi? 15 Temmuz’da o sokağa dökülenlere bu millet nasıl dersini verdiyse siz de dökülün, aynı dersi alırsınız. ‘Cumhur ittifakı’ olarak hepinizi önümüze katarız ve gideceğiniz yere kadar kovalarız!” çıkışıyla “millet ittifakı”nı, “demokratik parlamenter sistem işbirliği”ndeki bütün muhalefeti tahkir eden çıkışı, ekonomiden dış politikaya, sağlıkve eğitimden tarıma her alanda dibe vuran yıkımda siyaset uğruna her türlü çarpıtmayı mubah gören topyekûn “karalama kampanyası”yla iftiralara tevessül edildiğini ortaya koyuyor.
Belli ki “partili bir Cumhurbaşkanı” olarak partisiyle ortağı dışındaki milletin yüzde 60’ını aşan büyük kısmını ayrıştırıcı söylem ve saldırılarla “hedef” alıp “düşman” ilân ediyor. Sırf siyasi hesâplar uğruna milleti bölüp parçalayan, nefret diliyle düşmanlaştıran tahrikleri daha da arttırıyor.
Oysa başta “millet ittifakı” ve “demokratik parlamenter işbirliği”ndeki partiler olmak üzere “demokratik muhalefet” mercilerinden ve yetkililerinden “sokağa dökülecekleri”ne dair en ufak bir işaret yok. Kaldı ki vatandaşlar anayasal teminat altındaki “önceden izin almadan, silâhsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü haklarını” her zaman kullanabilirler.
TAHRİKLER BOŞUNA
Anlaşılan, bütün kamuoyu araştırmalarında “millet ittifakı”yla arasındaki makasın açılmasıyla partileri gittikçe gerilere düşen Cumhurbaşkanı ve ortağı, kendi seçmenlerini bloke ve konsolide etme hesâbına “demokratik muhalefet”in “sokağa dökülmesi”ni istiyor.
Uyduruk iddialarla tekrarlattığı ve 806 bin oy farkıyla kaybettiği İBB seçimi ile Türkiye nüfusunun yüzde 60’ına hitap eden büyükşehir belediyelerini kaptırmayı bir türlü hazmetmemişler.
Görünen o ki,Çubuk’ta şehit cenâzesine katılan ana muhalefet liderine linç girişiminde, İyi Parti Lideri Akşener’e saldırı provokasyonlarında olduğu gibi son İBB saldırısıyla da “kitleleri provoke” peşindeler.
Bundandır ki ana muhalefet liderinden “Bu millet sen ve sülâlen saraylarda yaşayasınız diye sokaklarda kan dökmeyecek. Seni ve beslemelerini seçimle göndereceğiz” tepkisi veriliyor.
Kısacası, bütün bu operasyonlar, povokasyonları tetiklemek için dayatılıyor; ama boşuna; zira bu tür tahrik ve manipülasyonlarla muallel provokatif tahrikler artık işe yaramıyor…