OHAL altında dayatılan “tek kişilik rejim”de özellikle AİHM’in Türkiye’yi başta “âdil yargılama” ve “hak ihlâlleri”nden mahkûm etmesiyle yargının çürümüşlüğü tescil edilirken, iktidardakilerin AYM’ye çarpık çıkışlarının perde arkası aralanıyor.
Belli ki ekonominin çöküşü başta olmak üzere bütün vaadleri fos çıkan, her alanda iflas eden, millete söyleyeceği sözü kalmayan siyasi iktidar, son raddede tetiklediği “kriz”i körüklemekle mahalli seçimler öncesinde yeni hesaplar peşinde.
“Siyasallaştırarak” güdümüne alıp “tepe”den “tâlimatlar”la “siyasetin sopası” haline getirdiği yargının bağımsızlığıyla tarafsızlığını ıskartaya çıkartmakla kalmayıp, onca itibarsızlaştırmaya rağmen -üyelerinin atanma süreçleri daha uzun olduğundan- hâlen ifna edemediği AYM’yi tasfiye operasyonuyla bir başka siyasi kumpas kuruyor.
YARGIYI TOPTAN TESLİM ALMA OPERASYONU
Mâlum, AKP’nin 12 Eylül 2010 Anayasa değişikliği referandumu “propaganda broşürü”nde “AYM’ye bireysel başvuru hakkı”nın verilmesine “Türkiye’nin AİHM kararıyla binlerce euro tazminat ödemekten kurtarılması” gerekçe gösterilmişti.
Öncelikle “tek kişilik hükûmet”te AİHM’in Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine göre binlerce hak ihlâliyle dünyada ilk sırada olmasına karşı Eylül 2012’de tanınan “bireysel başvuru hakkı”nda AYM’nin 555 bin başvurudan 425 bininin -yüzde 77’sinin- karara bağlaması, Cumhurbaşkanı’nın “artan iş yükü” bahanesini peşinen boşa çıkarıyor.
“15 Temmuz”un ardından yasaların geriye doğru işletilip, daha evvel suç olmayanı “suç” sayan, sahte gizli istihbarat jurnalleriyle, hukukta olmayan ve “suçun şahsiliği” temel kuralını hiçe sayan “iltisak”-“irtibat”la tek kelime savunmaları alınmadan yüz binlerce kamu görevlisinin ihrâcı, hâlen iki bine yakın ağır hasta ve yaşlının, yüzlercesi bebekli binlerce kadının yargısız infazla cezaevlerinde tutulup mağdur edilmesiyle OHAL KHK’leri uygulamalarının kalıcılaştırılmasıyla vahim haksızlıkların sürdürülmesi AB’nin insan hakları raporundaki tesbitleri doğruluyor.
YARGI ÜZERİNDEN “SİYASİ KUMPAS!”
Keza İstanbul Anadolu Adliyesi Cumhuriyet Başsavcısı’nın hâkimlerin “iş tâkibi, aracılık, usulsüzlük, bazı dosyaların para karşılığı kapatılması, rüşvetle yurt dışına çıkma yasağının adlî kontrolün kaldırılmasına ilişkin ‘çete ve çetecikler’in oluştuğuyla ilgili şüpheli adlî işlemleri ihbar eden şikâyet ettiği “yargıda rüşvet çarkı” skandalına dair haberlere erişim engeli getirilip üstü örtülürken, iktidardakilerin AYM bahaneli “siyasi hamleleri” her haliyle sırıtıyor.
AKP’li Adalet eski bakanlarının ve yüksek yargı temsilcilerinin “yargıya güvenin sıfırlandığı” ikrarları, “mahkemelerin bağımsızlığının öldüğü” itirafları ortasında hukukçu Prof. İzzet Özgenç’in ifadesiyle “suç duyurusu mahiyeti taşıyan” vahim iddialar “yargının çürümüşlüğüyle hâl-i pûr melâli”ni ortaya koyarken, iktidardakilerin Yargıtay’ın AYM’ye “suç duyurusu” ve Meclis’e “ayar verme” hadsizliğine arka çıkmaları, yargı üzerinden oynanan “siyasi oyun”un ipuçlarını veriyor.
Ve partisinin grubunda Bahçeli’nin AYM Başkanı için “zillet ittifakının yüksek yargıya yuvalanmış hastalıklı kolu” tahrikli, “cesaretin varsa Kandil’e git!” tehditli “terörist” ithamıyla “AYM ya kapatılmalı ya da yeniden yapılandırılmalı” tepkisi “kumpas”ın asıl amacını ele veriyor.
Kumpasın hedefi, gittikçe “dikta”ya dönüşen “ucûbe otoriter rejim”i perçinlemekle başta Meclis ve yargı olmak üzere bütün denetleyici ve dengeleyici mekânizmaları ortadan kaldırmak.
Gerisi lâf-û güzâf…