Son tedbirlerin açıklandığı 14 Şubat’ta “kırmızı” olarak renklendirilen “yüksek riskli”  iller yüzde 6 iken 26 Mart’ta yüzde 75’i aşmış; Türkiye’nin dörtte üçü “kıpkırmızı” olmuş. 

Başta büyük iller olmak üzere nüfusun yüzde 80’ine tekabül eden 58 il “kıpkırmızı,” hatta bazı bölgeler “bordo”ya dönerken, geri kalan on iki ilin onu “sarı.”Bir tek il “mavi” kalmış.

Sağlık Bakanlığı açıklamalarına göre günlük vaka sayısı 11 binden 37 bin 303’e, hasta sayısı 1.375’e çıkmış, 155 kişi vefat etmiş. Şeffaf olmayan, birçok yönüyle tartışmalı resmi rakamlara göre toplam vak’a sayısı üç milyon 277 bini bulurken, vefat sayısı 31 bin 385’i geçmiş. 

Çarpıcı olan, bütün bunlara rağmen Cumhurbaşkanı hâlâ “Avrupa başta olmak üzere dünyadaki pek çok ülkeye göre tedbirleri en akılcı uygulayan ülkelerin başında geliyoruz” diyor. Sağlık Bakanı da her fırsatta “başarılı oldukları” iddiasını tekrarlıyor.

Oysa devletin kendinden menkul verilerine göre bile Türkiye’nin vak’a sayısı artışında “Avrupa’da birinci”, nüfusuna oranla “dünyada dördüncü” olduğu araştırmalarla ortada.   

Kaldı ki bütün dünyada vefatlar vak’aların binde dördü iken Türkiye’de sistemli bir şekilde “aynı seviyede” tutulmasının nedeni anlaşılmış değil.  

TÜRKİYE “KIPKIRMIZI”

Türkiye’nin büyük bölümünün birkaç hafta içinde “kırmızı”ya boyandığı vahamette, Cumhurbaşkanı’nın “Vatandaşlarımızı bayramla birlikte her alanda özgürlüğümüzü gönlümüzce yaşayacağımız bir Türkiye fotoğrafına kavuşmak için bu süreci dikkatle ve hassasiyetle değerlendirmeye davet ediyorum” çağrısı dikkat çekici. 

Keza “Mutasyon her geçen gün artıyor. Şu an mutasyonun Türkiye’deki oranı yüzde 75’lere ulaştı. Kimi illerimizde yüzde 55 oranında, ama yüzde 95 olan illerimiz de var” ikrarına bakmadan “zor olanı aştık” temennisi havada kalıyor. 

Doğrusu Cumhurbaşkanı ile Sağlık Bakanı’nın aynı çağrı ve temennileri geçtiğimiz Mayıs ve Eylül aylarındaki Ramazan ve Kurban bayramları öncesinde de yaptıklarına bakıldığında, bütün bu söylemlerin siyasi propagandadan ibaret olduğu su yüzüne çıkıyor. 

Bu arada binlerce kişinin katıldığı iktidar partisi kongrelerinden sonra on bin kişilik salonun tıklım tıklım doldurulduğu, 17 bin partilinin katıldığı AKP Kongresinde kalabalıkların üst üste yığılmasının ardından açıklanan “yeni tedbirler”in vatandaşlar nezdinde hiçbir inandırıcılığı bulunmuyor. 

Konunun uzmanlarından gelen en az iki hafta - yirmi sekiz gün “tam kapanma” çağrılarını inatla uygulamayan siyasi iktidarın, zaten kimsenin sokakta kalmadığı geceleri ve hafta sonlarıyla sınırlı “kapanma”yı sürdürmesinin bir oyalamadan ibaret olduğu her haliyle sırıtıyor. 

Ve “virüs gücünü kaybetmiş değil, o haritayı maviye çevirmek elimizde” diyen, her fırsatta “maske, mesafe, temizlik” uyarısında bulunup “kalabalık ortamlardan uzak durun!” hatırlatması yapan, özellikle AKP kongrelerine dair eleştirilerin ardından, soru aldığı basın toplantısı yerine videolu videoda yazılı metinden okuma yaparak konuşan Bakan’ın, binlerce kişinin iç içe yığıldığı, başta “sosyal mesafe” ve “maske” olmak üzere salgın önlemi kurallarının hiçe sayıldığı söz konusu “lebâleb kongreler”e dair konuşmaktan kaçınması bir diğer çarpıklığı ele veriyor. 

AŞI DA DA BELİRSİZLİK

Bir diğer çarpıtma “aşılama sayısı”nda yapılıyor. En üst düzeyde “aşılamada da başarılı olunduğu” ileri sürülüyor. Halbuki iki aşamadan ibaret olan aşılamada hâlen ancak 6 milyon 655 bin vatandaş ikinci doz aşıyı yapmış.

Belli ki aşı temininde de ciddi sıkıntılar var. Mart ayında 50 milyon vatandaşın aşılanması vaad edilmişti; bu taahhüdler yerine getirilmedi. Aşı dozu yetmezliğinde sırası gelen birçok vatandaşın “aşı randevuları” iptal ediliyor. 

Görünen o ki aşılamada da tam bir belirsizlik sürüyor. Özetle, siyasi iktidar, bir dizi çelişki ve çarpıklıkla “salgın sürecini yönetme”de başarısız; ne var ki bunun ceremesini yine halk çekiyor.