Yirmi yıllık AKP iktidarında, Türkiye’nin insan hakları ihlâlleri ve “yasaklar”da sürüklendiği vartada basını ve sosyal medyayı sindirme, susturma ve kapatma maksatlı “sansür yasası” Türkiye’yi demokrasi ve insan haklarında “hibrit demokrasiler” ve “otoriter ülkeler”in en üst sıralarına taşıyor.
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) Denetim Komitesi’nce hazırlanan Türkiye raporunda, İzleme Komitesi’nce de kabul edilen Venedik Komisyonu’nun görüşünde “dezenformasyon yasası”nın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’yle güvenceye alınan ifade özgürlüğünü engellediği belirtiliyor. (gazeteler, 11.10.22)
AKPM, TBMM’ye yasayı onaylamaması çağrısını yeniliyor.
ZİMBABVE GRUBUNDA!
Bu hususta öncelikle 16 Nisan 2017’deki şâibeli referandumla dayatılan “tek kişilik ucûbe sistem”in “demokratik kurumları ciddi olarak zayıflatıp kuvvetler ayrılığı sistemini işlevsiz ve yetersiz hale getirdiği” uyarısıyla seçim yasasındaki diğer bazı maddelerin endişe kaynağı olduğuna dikkat çekilerek, Ankara’ya özgür ve âdil seçimlerin garanti altına alınması için tüm şartları sağlama çağrısı yapılması, yargının tam bağımsızlığı, etkin bir kontrol ve denge sistemini tesisi için âcil reformlara ihtiyaç duyulduğu ifade ediliyor.
İnsan Hakları Derneği’nin “2021 yılı Türkiye insan hakları ihlâlleri raporu”na göre, cezaevlerindeki tutuklu sayısı 326 bini aşmış, cezaevlerinde 6 bin kişiye işkence ve kötü muamele yapılmış; bazı illerde 24 kez sokağa çıkma yasağı uygulanmış, toplantı ve gösterilere 409 kez müdahale edilmiş, 7 bin 704 vatandaşa dava açılmış. (gazeteler, 7.10.22)
Yine uluslararası raporlarla Türkiye temel hak ve hürriyetlerin başında gelen basın ve ifade özgürlüğünde, dünyadaki 197 ülke arasında 157. sırada; Moğolistan, Uganda, Kenya ve Tanzanya’nın gerisinde, Etiyopya, Orta Afrika Cumhuriyeti ve Zimbabve grubunda. Avrupa’daki 42 ülke içinde basını özgür olmayan tek ülke durumunda.
“DÜŞÜNCE SUÇLULARI ÜLKESİ”
Basın İlân Kurumu’nca 986 gündür Yeni Asya’nın ilân hakkı hukuksuz ve keyfî şekilde kesilirken RTÜK’ün televizyonlara tepeden “tâlimat”la ağır para ve ilân kesme cezalarını sürdürmesi; özellikle 15 Temmuz’un akabinde 20 Temmuz darbesiyle dayatılan OHAL KHK’larıyla -Anayasa Mahkemesi’nin “âidiyet”, “irtibat” ve “iltisak”ın “hukukî nitelik taşımadığı” kararına rağmen- hiçbir hukukta olmayan iltisak” - “irtibat” perdesinde yeni cezaların oluşturulmasıyla yargı kararı olmadan cezaların yağdırılması ve en son Haziran’da 65 gazeteci yargılanırken 30 gazetecinin gözaltına alınması vahametin ifşası.
Özetle eski Başbakan Davutoğlu’nun ifadesiyle “28 Şubat sürecindeki askeri vesayetin karanlığına benzeyen baskı ortamında eleştiren, muhalefet eden hemen cezaevine gönderiliyor. Türkiye âdeta bir düşünce suçluları ülkesi olmuş…”
Bui ortamda AKP-MHP’nin Meclis’e dayattığı “sansür yasası”, Türkiye’yi düşünce ve ifade hürriyetinde tam bir “yasaklar ülkesi” haline getiriyor.