"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Korkma, konuş!”

04 Ağustos 2018, Cumartesi
Bir gün yine böyle sırt üstü uzanmış yatıyor ve uyku ile uyanıklık hali arasında bir durumdayken, birden garip bir hâl hissetmeye başladım. İşte bu hâlette iken, güneş birden açılmaya başladı ve içinden bir karartı belirdi. Bir müddet sonra onun Üstadın kalpaklı portresi olduğunu fark ettim. Üstad, gayet açık bir şekilde bana hitaben, “Kardeşim! Sen Risale-i Nur’u oku. Korkma, konuş!” dedi.

Nur hizmetini daha yakından tanıma ve Türkiye’nin son elli, elli beş yılını Nurculuk perspektifinden değerlendirmek için

MANİSA GÜNLERİ VE ULU CAMİ

Terhisle birlikte Risale eğitimini hızlandırdım. Manisa Ulu Cami odalarından birine kapandım, hem Arapça öğrenmeye, hem de Risaleleri, tabiri tam yerindedir, ezberlemeye başladım. Günde on altı saat okuduğumu hatırlıyorum. Âdeta yutarcasına okuyordum.

Şimdiki Risale birikimim, o dönemden geliyor. Hangi konu hangi sayfada, belli bir konunun bağlantılı olduğu diğerleri hangi sayfada, hangi başlık altında hiç şaşmadan yerlerini bulabilecek kadar, Risaleler zihnime kazınmıştı, âdeta.

Bir ara annemin hastalandığı haberi gelmişti. Barsak kanseri olmuş, ameliyat edilmişti. Görmek, hasret gidermek ve helâllik almak istiyordum. Belki de ömrünün son günlerini yaşıyordu. Yanında kalarak hizmetinde bulunmak, şiddetli bir arzu haline gelmişti içimde. Annemi de, babamı da çok üzdüğümün farkında idim. Diğer taraftan da Risale ve özellikle Arapça öğrenimimi tamamlamak istiyordum. Eğer Arapça bilirsem, dışarıdan imtihanlara girip vaiz olma imkânı vardı. Bu ruh haleti içinde Gönen’e gittim.

HAYATIMA YÖN VEREN İKİ OLAY

Annem çok rahatsızdı. Gerçekten son anlarını yaşıyordu. Bir fırsat bularak, ona içinde bulunduğum durumu anlattım: “Bir taraftan senin yanında kalmak, sana hizmet etmek istiyorum. Diğer yandan da aklım eğitimimde. Sen ne dersin?” diye samimî bir şekilde sordum. Cevabı çok düşündürücüydü: “Evlâdım! Bütün ruhumla, senin hafız olmanı, âlim olmanı istedim. Ben istediğimde sen buna yanaşmadın. Madem, şimdi sende böyle bir arzu uyanmış, ben bunun önüne geçmekten Allah’a sığınırım. Sana hakkımı helâl ediyorum, beni hiç düşünme.”

Bu sahneyi hatırladıkça daima duygulanırım. Bir annenin evlâdı için yapabileceği fedakârlık örneklerinden biri olduğunu düşünürüm. Aynı zamanda, Gönen’de, hayatımın akışını değiştiren, iki önemli olaydan biri idi, annemle aramızda geçen bu konuşma.

Evet, Gönen’i bu ziyaretimde önemli iki olay olmuştu. İlki, öğrenime devam kararı vermemi sağlamış; diğeri ise bunun yönünü belirlemişti. Her iki yöneliş de hayatımın akış seyrini, Nur hizmetine ulaştıran istikamet çizgilerine sahipti.

BU HAKİKATLERİ NASIL DUYURMALI?

Risaleleri tanımaya başladığım andan itibaren, özellikle anlamını kavradıkça zihnimde daha da belirginleşen ve beni tereddüde sevk eden bir sorgulamayla karşı karşıya kalmıştım: Bu hakikatleri nasıl duyurmalı, diğer insanlara da ulaştırmalıyım? Nasıl bir yol tercih etmeliyim? Arapça öğrenip dışarıdan sınavları da vererek bir vaiz olmak; cami kürsülerinden halka hitap etmek yolun biri idi. Sadece Risaleleri okuyup iyice öğrendikten sonra nerede, ne zaman, kim ihtiyaç duyuyorsa onlara anlatmak, ulaştırmak için gereken her şeyi yapmak bir diğeri. Bu iki yoldan hangisini tercih etmeliydim?

İşte bu tereddütlü halim, Gönen’de de devam etmekteydi. Annemden aldığım cevap, gerçi kısmen beni rahatlatmıştı, ama problemin tamamını çözemediğim için zihnim hâlâ meşguldü. Ruh halim rahat değildi. Evde bulunduğum süre içinde sırt üstü yatıyor, gözlerimi tavana dikiyor, sürekli düşünüyordum...

Burada annemi de ayrıca rahmetle anıyorum. Onun o eşsiz şefkat ve anlayışı  olmasaydı... Çok iyi biliyordum ki, bana “Kal evlâdım. Seni yanımda istiyorum” deseydi Gönen’de kalacaktım. Gerçi annem kısa bir süre sonra vefat etti; ama her yeni günün kendi şartları ile geldiğini bilince... Ondan sonra şartlar nasıl gelişirdi, bunu bilmek imkânsızdı. Annemin o değerlendirmesi, hele içinde bulunduğu şartlar dikkate alınınca feraset ve basiretinin göstergesiydi.

Bu olaydan sonra Manisa’ya  döndüm ve Risale okumaya kaldığım yerden devam ettim. Bir süre sonra da ihtilâl oldu:

27 MAYIS 1960 İHTİLÂLİ

İhtilâl Türkiye’nin her yerinde Demokratları perişan eden uygulamalar yaptı, ama Manisa’da fazla bir şey olmadı. Bunun sebebi, Enver Saatçigil isimli bir vali idi. O dönemde Manisa valiliği yapıyordu. 

Zannediyorum demokrat bir adamdı. Türkiye’nin birçok yerinde Demokratlara karşı zulümler olmasına rağmen, idareciliğiyle Demokratlara fazla sıkıntı verdirmedi; tesbit edebildiğim kadarıyla.

Bu arada ilginç bulunacağını tahmin ettiğim bir olayı aktarmak istiyorum:

Gerek askerlik yaparken, gerekse terhisten sonraki Nurculuk ve Demokrat Parti lehine çalışmalarım, bilhassa Halk Partilileri çileden çıkarıyordu. “Bir ihtilâl olursa; seni burada temizleyeceğiz” diye beni tehdit etmişlerdi, defalarca.

(...) Sık sık  münakaşaya tutuştuğumuz kahvehaneye, ihtilâl sabahı gittim. Onlar da oradaydı. “Burada bazı adamlar vardı. İhtilâl olursa benim işimi bitireceklerini söylüyorlardı. İşte ihtilâl oldu. Erkek adam varsa  çıksın, hadi” diyerek meydan okudum. Tabiî birbirlerine bakışmaktan başka bir şey yapamadılar.

Gerçekten kararlıydım. Bu kararlı halimi görünce, ne üstüme gelebildiler, ne de “Döveriz, şunu bunu yaparız” diye tehdit edebildiler. Hatta konuştuktan sonra biraz oturdum, çay bile içtim. 

Çıkarken de, “Yine geleceğim tamam mı? Bu arkadaşlar böyle bir şey düşünüyorlarsa her zaman karşılaşmaya hazırım. Gereğini yaparız.  Ben falanca yerdeyim, biliyorsunuz” diyerek meydan okumanın etkisini pekiştirdim.

YARIN: Üstad’ı ziyarete Hoca engeli

Etiketler: mehmet kutlular
Okunma Sayısı: 7476
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı