"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Subhaniyet ve mükemmeliyetçilik

Dr. Dolunay Coşkun
28 Aralık 2018, Cuma
Subhaniyet kavramı, yalnızca Rabbimize ait bir sıfattır ki, onun hiçbir noksana, kusura, eksiğe sahip olmadığı manasını taşır, biz de böyle anlarız.

Kâinat içinde, özel olarak yaratılan insana ise, Talim-i Esma mu’cizesi gereği, Allah’ın (cc) isimlerinin hepsi öğretilir ve üzerlerinde tecelli ettirilir. İnsanlar içinde bu isimleri en yüksek düzeyde taşıyan ve üzerinde gösteren yalnızca, Resul-ü Ekrem’dir (asm).

Subhaniyetin, insan üzerinde tam tecellisi mümkün değildir, fakat esmaların farklı yoğunluklarda insanların üzerlerinde görünmesi ile mükemmel insan modeli üzerinde tartışmalar başlamıştır.

Bu süreçte ‘’Mükemmeliyetçilik’’ denen bir kavramla karşılaşıyoruz. İnsanın içinde kusursuz olma isteği ve hatta kusursuz olduğuna inanma hali başlar.

Elbette üzerimizdeki yaratılırken bize ihsan edilen mükemmel özelliklerimizle, Rabbimizin bir sanat şaheseriyiz. Kul olmanın gereği Cenâb-ı Hak bir yönümüzü eksik, kusurlu ve noksan bırakabilir. 

Buradan şunu anlamamız gerekiyor: Yaratılış gayemiz Rabbimizi tanımak ve bilmek. Bize düşen verilenleri fark ettiğimiz kadar eksik yönlerimizi de keşfedebilmek. Bunlar maddî veya manevî yönlerimizi ilgilendiren isim ve sıfatların yansımaları olabilir.

Eksik olarak algıladığımız yönlerimizi fark ettiğimizde ise aciz bırakılma, yetememe başlar. Çaresizlik hissederiz ve kendi zayıf tarafımızla yüzleşiriz. Bu süreci doğru yöneterek, eksikliklerimizi de kabul etmemiz, teslim olmamız gerekir. Hatta bu yönümüzü, sevmemiz ve şükretmemiz gerekir, çünkü enemizi kontrol altında tutabilmemizin bir anahtarı da aynı zamanda bu eksikliklerimizdir.

Evet, hatalı olabiliriz, hata yapabiliriz, günahta işleyebiliriz. İşte kusur, noksan gibi görünen yönlerimiz, tam da bizim çaresiz bırakılıp, Rabbimize sığınma fırsatını yakalayabileceğimiz anlardır.

Kendi kusur veya zayıflığımızı kabul ettiğimiz an ise gerçekten tam kul oluşumuz başlar. Ruhumuz ise hür olma dönemine girer. Aczimi, fakrımı seviyorum, bana onu ikram eden Rabbime teşekkür ediyorum. ‘’Verilmekler’’ nimet olduğu gibi, bazen ‘’Verilmemekler’’ de bir nimet oluyor. Noksan, eksik, kusurlu oluşumla, O’nun Subhan’lığını keşfediyor ve o Sonsuzluğun Sahibine teslim oluyorum. Kimseye karşı umurumda değil kusurlu oluşum, kusurum, benim kulluğumu yaşayabilmemdeki en güzel şey.

Bu konuyu özellikle yanlış anlamamak gerekir, tabi ki kusurlu, noksan kalalım uğraşmayalım diye değil, aczimizi yalnız Rabbimize karşı bilelim diye bu kabulleniş. “Acz, nidanın madenidir” sırrınca Rabbimizin karşısında acz ile yalnız O’ndan talep ederek o kusuru düzeltmek üzere Rububiyet tecellisine bırakalım kendimizi. Eksiği görmezsek, iyileştirme hedefimizde olamaz. O yüzden önce fark etmek, sonra kabul etmek, sonra da acz lisanı ile yakarmak gerekli Rabbimize.

Düzeltilebilir bir eksiklikse, O’nun yardımını istimdat noktası yapıp, O’ndan alınan güçle, Peygamberi modelden alınan çare ile Risalelerle dağıtılan devalarla iyileşmenin yolunu istemeliyiz. Bütün bunları, hakikî terakkimize gerçek kulluğumuza ve tahkiki imanımıza vesile eylemeliyiz. Noksan olan insaniyetimizle, noksansız Subhanlığına ayna olabilmek duâlarıyla selâm ve muhabbetle kalın.

Okunma Sayısı: 1755
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı