Bir öğretim görevlisi, ailesiyle birlikte Kazakistan’a gider. Ülkenin fakir bir semtine yerleşirler. Mahalledeki çocukların arasına karışmak ister çocukları. Ancak bir sıkıntı vardır, almazlar çocuğu aralarına. Sebebi şudur: Çocuğun üstü başı yenidir.
“Annen kızar” diye ne ağaca çıkarırlar, ne de toprakta oynatırlar. Çocuk, izleyicidir. Ancak, çocuğun fıtratında dercedilen ait olma hissi, çocuğa, izleyici olmasından dolayı rahatsızlık verir. Eve gelir bir akşamüstü. Annesinden bu yeni elbiseleri çıkartarak eski elbise ve kıyafetler giydirmesini ister. Annesi bu duruma bir anlam veremese de, çocuğunun isteğini yerine getirir. Çocuk bu duruma çok sevinir. Çünkü yarından itibaren arkadaşlarının arasında olacak, beraber ağaçlara tırmanıp toprakta oturacak, beraber kirlenmenin, elbiseleri eskitmenin o doyumsuz tadına varacaktır.
Bu hikâyeden anlaşılacağı üzere, çocuğun ait olma isteği, bağımsız olma isteği kadar kuvvetli ve güçlüdür.
Ait olma isteği: Hem anneye, hem babaya ait olma, sahip olma arzusudur. Yoksa ait olma isteği; kendisini koruyacak bir şemsiyenin altına sığınma isteği değildir. Yani bir şeylere bağımlı olma arzusu değildir. Çocuğun bağımsızlığı, bir grupla oyun oynamasıdır meselâ. Yeni elbiseleri annenin elleriyle, beğenilme duygusunu bir köşeye atıp yama diktirip eğlenmektir.
İnsan dünyaya gözünü açtığı ilk anda bir sınıfa, zümreye ait olma sürecine girer. Çocuğun ait olma hissi önce anne-baba ile başlar. Sonra arkadaş grubu, mahallesi ve ülkesine doğru özelden genele doğru gider. “Ben kimim? Nereye aitim?” gibi sorular da çocuğun kimliğini tam olarak belirlemesine, sınırlarını çizmesine, hatta kendini ifade etmesine yardımcı olur. Ait olma hissini tatmin edemediğimiz zaman, kendimizi boşlukta yalnız ve terk edilmiş, varlığı yokluğu belli olmayan biri gibi hissederiz.
Çocukken masa altları, oyuncaklarımız, eşyalarımız bize ait olma hissini yaşatır. Evet, ait olma hissi bir ihtiyaçtır. Öyle ki; Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde kendine bir yer bulmuş ihtiyaçlardan biridir.
Şöyle der Maslow: “Ait Olma – Sevme – Sevilme İhtiyacı, bir gruba ait olma hissi, sosyal statü kazanma, insanlar tarafından kabul edilme, benimsenme, sevme, sevilme gibi sosyal ihtiyaçlardır. Bu ihtiyaçlar karşılanmazsa kişide yalnızlık, umutsuzluk, yabancılaşma, bunalıma girme gibi duygular ortaya çıkabilir.”
Yabancı bir yerde kendi ülkemizden veya bölgemizden birini bulunca, altın bulmuş kadar seviniyoruz. Çünkü ait olduğumuz yeri bize hatırlatır. Birçoğumuz bu veya buna benzer olayları yaşamışızdır. Peki, nedir bu? Bana göre insanoğlu ne yaparsa yapsın, eğer mutlu olursa kendini bir yere veya bir şeye ait olma hissini yaşıyor. Bu bir aidiyet duygusudur. Kul olmak da aidiyet duygusudur. O halde çocuğun ait olma hissi, Hâlık-ı Rahîm’le doldurulmalıdır. Ait olmak bir nevi iman etmektir. Allah’a iman etmek, O’na ait olduğunu bilmenin idrâki içinde olmaktır.
MEHMET TOSUN
[email protected]