Dizide işlenen konu, tarikat mesleği olduğu için her bir bölümde nefis mertebelerini aşmaları gereken talebeler, türlü imtihanlara tâbi tutulur, çile çekerler.
Ancak her bir imtihanın ve çilenin, nefsi zorlayıcı ağır tarafları vardır. Muhatap talebelere Şeyh, hem hususî vazifeler verir, hem de o vazifelere hususî bir vird ve zikir ders verir. Talebe sabreder de bu çetin imtihanlarda virdine-zikrine devam ederse, nefsin bir cihetini susturur ve böylece o hususî imtihanı kazanır. Neticede hedeflenen makama yükselinmiş olunur. Şeyh de artık müridin nefsinin başka bir cephesini susturmak için yeni zikir dersleri ve o zikre uygun yeni vazifeler verir.
Taptuk Emre, zamanın en büyük ve isim yapmış medresesinden mezun olmuş ve yine önemli bir beldeye kadı olarak atanmış olan talebesi Yûnus Emre’de, almış olduğu ağır ve derin ilmî derslerden dolayı bir ‘bilmişlik’ edası olduğunu görünce, yeni talebesine ilk ders ve ilk vird olarak, mûtat tavhid virdlerinin dışında bir de ‘ben bilmem’ zikrini ders verir. Şeyhin emrine göre Yûnus, kim ne sorarsa sorsun, “Ben bilmem” diyecek, bunun dışında hiç konuşmayacak ve bunu hem soru soranlara, hem de nefsine iyice belletecekti.
Nefsin “Ben bilirim, ben herkesten iyi bilirim, ben herşeyi iyi bilirim” havasını söndürmek, o cihette nefsi susturmak için bu enteresan vird, Yûnus Emre’nin diline pelesenk olur. Yûnus her ne kadar zorlansa da, her gün her hususî meşgûliyetinde daimi virdlerinin yanı sıra, “Ben bilmem” zikrine devam eder, kim ne sorsa “Ben bilmem” diye cevap verir, kimseyle hususî -umumî hiçbir mesele konuşmaz, yalnız kendisine takdir edilen hizmetlerle hemhâl olur gider.
Daha önce örneğine rastlanmamış bu ilginç zikir, müridler arasında en çok Molla Kâsım’ın dikkatini çeker. Molla Kâsım sorar, Yûnus susar. Molla Kâsım sıkıştırır, Yunus “Ben bilmem” der.
Bir zaman şeyh, imtihan maksadıyla Yûnus Emre’ye, eskinin kadısı olduğu için çok iyi bildiği bir meselede fikrini sorar. Yûnus’un meseleyi büyük bir iştahla hikâye ettiğini görünce şeyh ona çok kızar. Dersini ihmal ettiğini söyler ve nefsini daha iyi gemleyebilmesi maksadıyla, ona köpek bakıcılığı vazifesi verir. Yûnus Emre hem “Ben bilmem” zikri çekecektir, hem de dergâhın köpeğinin yemeğinden, bakımından ve terbiyesinden sorumlu olacaktır.
DEVAM EDECEK