Türkiye; Bolu, Kartalkaya’da yanan otel ve sonrasında ortaya çıkan tablo için ‘sorumlu’ bulmakta zorlanıyor.
‘Yetkililer’ kabahati hep başkalarına atıyor. “Bu ve benzeri felaketlerin daha az yaşanması için çare, Türkiye’nin AB üyesi olmasıdır” diyenlere kızanlar olabilir,ama hakikat bu. Nitekim Avrupa Birliği temsilcileri de her fırsatta ülkemize ve idarecilerimize “hak, hukuk ve adalet” hatırlatması yapıyorlar.
Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, Türkiye’nin AB ile ilişkilerini değerlendirirken önemli tespitlerde bulunmuş.
Kallas, “Türkiye-AB ilişkilerinin mevcut durumu”nu değerlendirirken şöyle demiş: “Türkiye, stratejik öneme sahip ortağımızdır. Dolayısıyla Türkiye ile kapsamlı ortaklıklar kurmak istediğimiz açık. Son ziyaret 2022’deydi, bu yüzden Türkiye’yi ziyaret etmenin tam zamanı ve bunu tam olarak görev süremin ilk bölümünde yapacağım. Birçok konumuz var. Bölgesel güvenliğin yanı sıra örneğin enerji gibi farklı noktalarda işbirliğini görüşebiliriz. Bu nedenle daha fazla işbirliğine kesinlikle yer var. (...) İkimiz de Doğu Akdeniz’de istikrarlı ve güvenli bir ortama ilgi duyuyoruz. Bu, Suriye’ye ilişkin ortak çıkarımız. Ayrıca, bu ülkenin doğru yönde gelişmesine, toprak bütünlüğü ve egemenliğine olan ilgimiz de ortak. Diğer yandan Gazze’de ateşkes devam ediyor ve barış, halk için önemli. Dolayısıyla bunlar eş zamanlı çalışabileceğimiz konular. Elbette, aday ülke statüsüne sahibiz. Türkiye, aday ülke statüsünde olmaya devam ediyor. Ancak bu süreç duraklamış vaziyette. 27 üye ülkeyle aynı doğrultuda çözülmesi gereken konular var. Elbette Kıbrıs hakkındaki mesele var, insan hakları, hukukun üstünlüğü, temel haklar konuları tartışmamız gereken konular. Dolayısıyla bunlar bizim temas noktalarımız.” (aa.com.tr, 23 Ocak 2024)
AB temsilcisi Kaja Kallas’ın Suriye yorumu da ihtiyatlı ve dengeli. Şöyle demiş: “Bir şey söylemek için henüz çok erken. Yani, doğru şeyleri söyledikleri açık. Ancak doğru yönde ilerleyip ilerlemedikleri konusunda da doğru adımları atıyorlar mı? (...) Suriye’deki hükümetin kapsayıcı olduğunu görmek istiyoruz. Hiçbir radikalleşme görmek istemiyoruz. Ülkenin istikrarlı olması herkesin çıkarına. Bu yüzden ihtiyatlı bir şekilde iyimseriz. Yaptırımların hafifletilmesini tartışmaya hazırız ancak bunu “adım adım” yaklaşımıyla yapacağız. Yani, doğru şeyleri yaparlarsa, biz üzerimize düşen adımları atmaya hazırız. Yanlış yöne giden adımlar atarlarsa, o zaman bir adım geri atmaya ve bazı yaptırımları geri koymaya da hazırız.”
İdarecilere düşen her zaman ‘ihtiyatlı ve sonraki adımları düşünmek’ değim mi? Türkiye’yi idare edenler bu noktalara dikkat etmeli. Erken bayram ilanlarının neticesi ekseriyetle üzülmek olur.
AB idarecilerinin aradan bunca zaman geçtiği halde “insan hakları, hukukun üstünlüğü, temel haklar konuları tartışmamız gereken konular” demesi idarecilerimizi hiç düşündürmüyor mu? “Hak, hukuk ve adalet yolu”ndan başka yol olmadığı ne zaman idrak edilecek?