Ülkemizde yaygın bir adaletsizlik olduğunu hâkimler de, siyasetçiler de, idareciler de yeri geldiğinde ifade ediyor. Böyle olduğu için de ‘adaleti tesis etmeyi’ birinci vaad olarak sıralayan partiler var.
Bu mesele gündeme geldiğinde ekseriyetle “Eskiden de adalet tam olarak tecelli etmiyordu” diyenler oluyor. Bir yönüyle doğrudur. Adalet sistemindeki sıkıntı çok eskilere dayansa da, son yıllardaki kadar ‘apaçık adaletsizlik’ çok yaşanan bir durum değildi. Artık adaletsizlik öyle bir noktaya geldi ki, yüksek mahkemelerin başkanları da adaletsizlikten yana şikâyet ediyorlar.
Anayasa Mahkemesinin 60. kuruluş yıldönümü dolayısıyla ‘Yüce Divan Salonu’nda düzenlenen törende konuşan Mahkeme Başkanının şikâyeti de bu noktadan olmuş. Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, dünyanın her yerinde mahkemelerin temel görevinin adaleti sağlamak olduğunu vurgulayarak “Bu hayati bir görevdir zira bireysel, toplumsal ve siyasal hayatın dengesini sağlayan bizatihi adalettir. Bu nedenle de tarih boyunca hemen her toplumda adalet toplumun örgütlü hâli olan devletin bir yandan varlık sebebi diğer yandan da varlığını devam ettirmesinin temel şartı olarak görülmüştür” demiş. (www.anayasa.gov.tr, 25 Nisan 2022)
Uluslararası düzeyde bölgesel insan hakları mahkemelerinin başkan ve üyeleri, uluslararası kuruluşların temsilcileri ile 26 ülkeden anayasa mahkemesi başkan ve üyelerinin de katıldığı toplantıda konuşan Zühtü Arslan şunları da söylemiş:
“Adaletin konuşulmasından ziyade uygulanması ve uygulandığının da görülmesi gerekir. Adaletin tecelli ettiğinin görülmesi, devlete özellikle de adalet dağıtmakla görevli olan yargıya inancı ve güveni tahkim edecektir. (...) Adaletin tecellisi gücü, gücün meşruiyeti adaleti gerektirir. Bu nedenle adalet ve güç buluşturulmalı, bunun için ya adil olan güçlü ya da güçlü olan adil kılınmalıdır. (...) Hangi hükûmet sistemi benimsenirse benimsensin rejimleri demokratik hukuk devleti kılan şartların başında, bağımsız ve tarafsız bir yargının varlığı gelmektedir. Yargı bağımsızlığının temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınabilmesinin ön şartı olduğu da artık hepimizin malumudur. (...) Unutmamak gerekir ki adalet ancak onu uygulayacak kişilerin adil olmasıyla sağlanabilir.”
Konuşmanın yapıldığı toplantıya hem iktidarı hem de muhalefeti temsilen çok sayıda siyasetçi ve idareci katılmış. Muhtemeldir ki onlar da Türkiye’deki adaletsizliğin farkında. Ne var ki iktidar mensupları mevcut adaletsizlikten istifade ettikleri için itiraz seslerini yükseltmiyorlar. Oysa adaletsizlik iktidara da zarar verir. Zulme ve haksızlığa uğrayanların ‘ah’ı en başta Türkiye’yi idare edenlere ulaşmaz mı?
İdam iddiasıyla yargılananların beraat ettiği, beraat edenlerin bir şekilde yeniden yargılanıp ömür boyu hapse mahkûm edildiği bir sistemde gerçek adaletin tecelli ettiğini kim söyleyebilir?
AYM Başkanı Arslan’ın da ifade ettiği üzere adalet, devletin varlık sebebi ve varlığını devam ettirmesinin temel şartıdır. Lütfen, ‘temel’ sağlam kalsın.