"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Eğitimde dershane krizi

Faruk ÇAKIR
15 Eylül 2012, Cumartesi
Ağırlıklı olarak 1980’lerden sonra eğitim hayatında yer alan dershaneler, son günlerde tartışma konusu oldu. Türkiye’yi idare edenler, dershaneleri kapatacaklarını ifade ediyorlar. Gerekçesi de, velilerin mağdur olması.

Doğrusu dershaneler noktasında velilerden ciddî şikâyetler geliyor, ama bunları kapatmakla eğitim sistemindeki dertlerin sona ereceği düşünülmesin. Nihayetinde bu dershaneler de bir ihtiyacı karşılamak üzere ortaya çıktı. Okullar yeterli eğitimi veremeyince, üniversite giriş imtihanları için dershaneler şart olarak görüldü. Sonrasında da ilköğretim öğrencilerinden başlayarak her kademedeki öğrencileri adeta kendisine esir etti.
Elbette olması gereken bu değil. Bir öğrenci okula gittiği halde yeterli eğitimi alamıyorsa kabahati dershanelerde mi aramalıyız? Ya okullardaki eğitimde bir eksiklik, ya da yapılan imtihanlarda bir yanlışlık var. Okullarda öğretilenler imtihanlarda sorulmuyor ve öğrenciler test ve tosta mahkûm ediliyorsa kabahat kimde?
Dershanelerin, bizim savunmamıza ihtiyacı yok ve esasında sistemde böyle kuruluşlara ihtiyaç duyulmamalı. Fakat ihtiyaç duyulduğu da bir gerçek. O halde eğitim sistemini topyekûn masaya yatırmalı ve nerede hata yapıldığı sorgulanmalıdır.
Biliyorsunuz, okullarda da ‘kurs’lar açılıyor ve öğrenciler bu kurslara katılmaya teşvik ediliyor. Peki, özel sektördeki dershaneleri kapatmaya çalışan bir yönetim, bu konuda ne düşünür? Okullardaki kurslar da bir nev’î dershane değil mi? Aynı öğretmen ve aynı öğrenci ‘sınıf’ta birbiriyle kaynaşamıyorsa, ‘kurs’larda kaynaşabilir mi?
Sistemdeki aksaklıklar giderilmeden dershanelerin kapatılması tek başına meseleyi halletmiş olmaz. Bu konu biraz da ‘imtihansız üniversite hedefi’ne benziyor. Kulağa hoş geliyor, ama böyle bir hedef ne ölçüde tutturulabilir? Liselerden mezun olan bütün öğrencilerin üniversite eğitimi alması teknik olarak mümkün görünmüyor. O halde bir seçim yapılması şart. Kabul edilebilir bir sistem ortaya koymadıktan sonra uygulanması kolay olmayan projeleri gündeme taşımak sadece akıl karışıklığına sebep olur.
Elbette gençlerin üniversite eğitimi alması çok önemli, ama en az onun kadar önemli olan mezun gençlerin bir işe yerleştirilmesi değil mi? Çok sayıda genci evinde eğiterek üniversite mezunu yapmak da mümkün. Peki bu gençler için yeterli iş imkânları hazırlayabildik mi? Sistemi bir bütün olarak ele almadan, uygulanması kolay olmayan vaadlerle gençlerin aklını çelmek kimseye bir fayda vermez. Yıllardan beri ‘imtihansız üniversite’ vaadlerini duyarız. Sıra uygulamaya gelince her sene ertelenir. Aynı şekilde dershanelerin kapatılacağı da daha önce vaad edilmişti. Meselâ, orta okuldan liselere geçişlerde her sene imtihanlar düzenlenmesinin görünüşteki gayesi buydu. Sistemi bu şekle getirenler, “Dershanelere ihtiyaç kalmayacak ve kapanacak” diyorlardı. Ama o yıllarda lise öğrencilerini hedef alan dershane sistemi daha da yayıldı ve ilköğretim birinci sınıftaki öğrencileri de içine alır hale geldi. Bu kadar tahmin hatası olabilir mi? Demek ki işler ehil ellerde değil...
Keşke dershanelere ihtiyaç bırakmayacak bir eğitim sistemi tesis edilebilmiş olsa. Mesele, ‘dershaneleri kapattım’ demekle çözülebilecek bir mesele değil. Ne kadar kızılsa da, bu sektöre toplamda milyarlarca lira yatırım yapılmıştır. Onları da mağdur etmeden bir geçiş süreci tayin ederek bu mesele çözülebilir. Bazı dershanelerin okullara çevrilmesi düşünülüyor ki, akla uzak bir ihtimal değil. Bütün bunlar yapılırken bir yılı değil de mümkün olsa bin yılı düşünmek lâzım. Türkiye’den başka, eğitim sistemiyle satranç gibi oynayan başka bir ülke var mı? Hemen her yıl yeni bir sistem ortaya konuyor ve işler rayına oturmadan yeni bir değişiklik yapılıyor. Geçmiş yılları bir yana bıraksak bile, aynı partinin hem de tek başına iktidarda olduğu son 10 yılda bile kaç defa değişiklik yapıldı? Aynı partinin, aynı kadronun neredeyse her yıl yeni bir eğitim sistemi kurmaya çalışması ülkemizin en büyük zaafıdır.
Anadolu’yu yeniden keşfe gerek yok. Dünya bu işi nasıl yapıyorsa, başarılı olmuş güzel misalleri biz de örnek alabiliriz vesselâm...

Okunma Sayısı: 861
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı