Doğru söyleyeni dokuz köyden kovanlar olsa da ‘kovma’nın dertlere çare olmadığına tarih şahittir.
İdarecilerin ve yetkililerin yapması gereken şey, doğruları dikkate almak ve gereğini yapmak olmalı.
Türkiye’nin çok önemli meselelerinde birinin eğitim meselesi olduğu her halde tartışma konusu yapılmaz. Bu noktada yapılması gerekenlerin yapılmadığı en üst seviyeden ilân ve itiraf ediliyor. O halde bu meseleyi gündemde tutmak ve çareler aramak şarttır.
Boğaziçi Yöneticiler Vakfı’nca (BYV) geçen aylarda İstanbul’da düzenlenen “Özgün İyi Yönetim Uygulamaları Forumu IBPF 2019”un açılışında konuşan Boğaziçi Yöneticiler Vakfı (BYV) Mütevelli Heyeti Başkanı Bahattin Aydın, eğitimin geleceği noktasında önemli noktalara dikkat çekmiş.
Dünya Ekonomik Forumu’nun son raporunda, 2020 yılında gerekli olacak en kritik becerilerin açıklandığını hatırlatan Aydın, bunların “kritik düşünme becerisi”, “kompleks problemleri çözme becerisi”, “duygusal zeka becerileri”, “muhakeme ve karar verme becerileri”, “müzakere becerileri”, “bilişsel esneklik” ve “öğrenme çevikliği” olduğunu söylemiş.
BYV Mütevelli Heyeti Başkanı Bahattin Aydın, devamında şöyle konuşmuş: “Artık Japonya’da 5.0 kavramı ortaya atıldı. 25 milyar cihazın birbiriyle konuşacağı düşünülüyor. Her evde ortalama 13 dijital ekran olacağı öngörülüyor. Meslekler kökten değişecek. Bu dijital dönüşümle beraber binlerce iş ölecek, on binlerce yeni iş doğacak. Bugün ilkokula giden bir çocuk üniversiteyi bitirdiğinde bugün bildiği mesleklerin yüzde 65’i olmayacak. Önceki sanayi devrimleri mavi yakalıların işlerini elinden aldı. Bu seferki sanayi devrimi beyaz yakalıların işlerine talip. Dijital dönüşümün en fazla etkileyeceği alanlardan birinin eğitim olacağı söyleniyor. Yeni eğitim teknolojileri eğitimi köklü bir şekilde değiştirecek. Eğitim, bugünü değil geleceği düşünerek tasarlanmalı ve evrensel ihtiyaçlara karşılık gelecek şekilde dizayn edilmeli.” (AA, 6 Nisan 2019)
“Bugün ilkokula giden bir çocuk üniversiteyi bitirdiğinde bugün bildiği mesleklerin yüzde 65’i olmayacak” tesbiti Türkiye’yi idare edenler üzerinde büyük bir deprem etkisi yapması icap etmez mi? Değil mesleklerin yüzde 65’i, yüzde 30’u değişecek olsa bile mevcut eğitim sistemimiz buna hazır mıdır? Çocukları ve gençleri geleceği hazırlama iddiasında olan ‘genç ve büyük Türkiye’ mevcut sistem devam ettiği müddetçe ‘yeni dünya’ya hazırlıksız yakalanmış olmaz mı?
Aydın, “Bu dönüşümü yakalayamamak bizi korkutmalı. Öğrenmek yapmak demek. Çocuklarımızın öğrendiklerini tatbik edecek pratik tecrübeler kazanması çok önemli. Bu anlamda üniversite sanayi iş birliği mutlaka geliştirilmeli” demiş, ama hal ve gidişe bakılırsa Türkiye’yi idare edenlerin endişelendiği ya da tedirgin olduğunu gösteren bir hareketlilik yok. Gerçi eğitimde yeni bir sistemin kurulacağı yönünde açıklamalar yapıldı, ama bu sistemin Türkiye ve dünya şartlarıyla ne ölçüde örtüşeceği tam belli değil.
Aynı toplantıda konuşan Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmed Özkan da eğitim öğretimin sadece kitaplardan ve dijital ortamlardan oluşan bir süreç olmadığını, toplumla etkileşim halinde bulunarak yaşanılan bir süreç olduğuna işaret edip şöyle demiş: “Bilgi ve beceriyi belki farklı ortamlarda verebiliriz. Ancak bunun üzerine topluma fayda sağlayacak becerileri kazandıracak şekilde bir eğitim vermenin aslında kampüs eğitiminden geçtiğine yürekten inanıyoruz.”
Nerede olursa olsun geleceğe hazırlayan ve en önemlisi çocuklarımızın öğrendiklerin tatbik edebilecekleri bir eğitim sisteminin kurulmasını talep ediyoruz vesselâm.