Haziran ayının (2021) sonunda yayınlanan ‘tasarruf genelgesi’ israfın sona erme ihtimali akla getirmişti. Ancak sonradan ortaya çıkan gelişmeler gerçek anlamda bir tasarrufun gündemde olmadığını akla getirdi.
Gerçi harcanma ihtimali olan bir liradan dahi vazgeçilmesi ve paranın tasarruf edilmesi millet memleket için hayırlı bir iş ve hayırlı bir adımdır. Fakat esas tasarrufun en baştan ve büyük miktarlardaki harcamalardan başlaması çok daha isabetli olurdu. Yayınlanan tasarruf genelgesinde ise cumhurbaşkanlığı ve TBMM’nin ‘tasarruf genelgesi’nden muaf tutulduğu anlaşılmıştı.
Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi (BETAM) Direktörü Prof. Dr. Seyfettin Gürsel, başka bir noktaya işaret ederek yanlış kalemlerden tasarruf edildiğini belirtmiş. Hatırlanacağı üzere virüs salgını sonrası çalışanlar işsiz kalmasın diye belli şartlar dahilinde “Kısa Çalışma Ödeneği” (KÇÖ) uygulaması başlatılmıştı. Başlangıçta bu uygulamadan 3 milyondan fazla kişi istifade ederken sonraki günlerde bu rakam 1 milyon 200 bine kadar düşmüş. Salgın şartları değiştiği için, 1 Temmuz 2021 itibarıyla da bu uygulama tamamen sonlanmış oldu. Prof. Dr. Gürsel şöyle demiş: “Mayıs itibarıyla KÇÖ için kullanılan kamu kaynağı yaklaşık 35 milyar TL. Nakit ücret desteği için de 13 milyar TL ödenmiş. Haziranı da eklerseniz en az 50 milyar TL. Aslında sosyal sıfatına lâyık devletlerin harcadığının yanında devede kulak sayılır. Pekâlâ gösteriş için yapılan harcamalardan kısılıp bir süre daha özellikle nakit ücret desteği sürdürülebilirdi, ama bu bir tercih meselesi.”
Buradaki şifre, “gösteriş için yapılan harcamalar”dır. Türkiye bu meseleyi halledebilmiş olsa, gösteriş için harcanan her liranın ‘çöpe atıldığını’ kabul etse pek çok sıkıntıyı aşmış olacak. Maalesef, “itibardan tasarruf edilmez” anlayışı gösteriş için harcamayı teşvik ediyor. Neticede milletin imkânları heba edilirken zarurî ihtiyaçlar ise ‘tasarruf’ adı altında kısılmış oluyor.
Tasarrufun israf kalemlerinden yapılması gerekir. Yoksa zarurî kalemlerden yapılacak tasarruf tasarruf sayılmaz. Elbette ‘zarurî kalem’lerde de kendi içinde israf olmamalı. Meselâ, eğitim ve kültür konularında yapılacak tasarruf, uzun dönemde fayda değil zarar verir. Tekrar etmekte fayda var ki, bu konularda da yine kendi içinde israfa yol vermemek icap eder. Meselâ, eğitim için okulları ‘lüks bina’lar olarak yapmak yerine müfredatın ‘iyi ve kaliteli olması’na çalışmak gerekir. “Eğitimde tasarruf olmaz” deyip imkânları sadece binalara harcamak isabetli olmaz. Mühim olan ‘denge’yi tutturmak ve israf tuzağına düşmemektir.
Mutlak surette gösterişten uzak durup tasarruf adımları atılmalıdır vesselâm.