Bugün ‘siyah’ dediğine iki gün sonra ‘beyaz’ diyen bir idare ile karşı karşıyayız. Bu bakımdan Türkiye’nin en başta bu bakıştan, bu anlayıştan, bu hayat felsefesinden kurtulması millet ve memleket menfaati için gereklidir.
Aynı şekilde bugün ‘iyi’ dediğine yarın ‘kötü’ diyenlere “Siz ne yapıyorsunuz? Yanlış yapıyorsunuz” demeyen anlayış da yine Türkiye’nin önündeki büyük engellerden biridir.
Ülkemizin önündeki bir başka engelin de ‘en büyük’, ‘en hızlı’, ‘en uzun’, ‘en yüksek’ gibi özünde millete bir fayda vermeyen kavramlara haddinden fazla önem atfedilmesidir. Mesela, en büyük ya da en yüksek binanın, gökdelenin ülkemizde olduğunu düşünelim. Bunun pratikte millete bir faydası var mı? Aynı şekilde ‘en geniş yol’ ya da ‘en derin tünel’in ülkemizde olduğu söylense bu haberin, bu bilginin, bu durumun fakir fukaranın dertlerine çare olması mümkün müdür?
Türkiye’yi idare edenlerin çok önemli bir iddiası ‘tek adam yönetimi’ne geçildiğinde işlerin tıkır tıkır işleyeceği, kararların çok hızlı alınacağı ve Türkiye’nin düzlüğe çıkacağı iddiasıydı. Peki, tek adamın dediğinin olduğu idarede işler rayına oturup, tıkır tıkır işledi mi? İşlemedi, çünkü ‘tek adam idaresi’ insan fıtratına aykırı olduğu gibi dünya gerçekleriyle de örtüşmez.
‘Başkan’lık deyip, sonrasında ‘Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi’nde karar kılan idarecilerin bu sisteme geçmeden önceki sözlerini hatırlıyor muyuz? Bütün işler “tak/şak” yapılacak ve ülkemiz bir anlamda ‘uzay’a çıkacaktı. Oysa bir işin hızlı yapılması değil, ‘doğru’ yapılması önemlidir. Türkiye’yi idare edenler işleri ‘hızlı’ yapmakla övünürken, Avrupalı idareciler ‘doğru yapmak’la övünüyor. Peki, kim haklı? Hızlı ama sonra yıkılan bir bina yapan mı haklı olur, yoksa itina ile, yavaşça ama mühendislik ilminin icap ettirdiği şekilde yapan mı? Ekseriyetle ‘hızlı’ yapılan binalar yıkılırken, ‘yavaş’ yapılan binalar ayakta kalır. Elbette buradaki ‘hız’, inşaatın gerektirdiği şartları yerine getirmemeyi ifade eder. ‘Yavaş’lık ise uyulması icap eden kurallar anlamındadır.
Türkiye’de 16 Nisan 2017 Referandumuyla kabul edilen ve 9 Temmuz 2018 tarihinden itibaren uygulanmaya başlanan ‘Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi’nin ne kadar övüldüğünü hatırlatmaya gerek var mı? Şimdi bu sistemdeki cumhurbaşkanlığı seçiminin yüzde 50+1 uygulamasından geri adım atılmak isteniyor. Güya, ‘En fazla oyu alan aday seçilir’se Türkiye hızlanırmış.
Bir defa daha hatırlatmak icap ediyor ki, Türkiye’de ‘hızlı seçim’ değil; ‘adil, akıllı, tedbirli, doğru’ seçim ihtiyacı vardır. Hem, ne oldu ki dün övdüğünüz 50+1’i bugün kötülüyorsunuz?