"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kadın milletvekillerinin kaçı başörtülü olsun?

Faruk ÇAKIR
05 Mart 2011, Cumartesi
Her seçim döneminde olduğu gibi önümüzdeki seçim döneminde de başörtüsü konusu yine gündemi meşgul edecek. Kanunsuz yasak devam ettiği sürece, tartışılması da tabiidir. Keyfî yasak bütün sonuçlarıyla sona erdiğinde başörtüsü tartışması da sona erer. “Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği” (KA.DER), 12 Haziran’da yapılacağı açıklanan milletvekili genel seçimleri için bir kampanya başlatmış. Haberlere bakılırsa, “başarılı 25 kadın” açılan kampanyanın ‘yüzü’ olmuş. (Hürriyet, 3 Mart 2011) Kampanyanın hedefi, TBMM’nin yarısına, yani 275 koltuğa kadın milletvekili oturtabilmekmiş...
Acaba kampanya için seçilen ‘25 başarılı yüz’ arasında bir adet ‘başörtülü’nün yer alması, Türkiye gerçeğini temsil ediyor mu? Dernek ‘eşitlik’ olsun diye toplam 550 milletvekili bulunan TBMM’nin yarısının (275) kadın vekilden meydana gelmesini istiyorsa, kadınların kaçının başı örtülü olabilecek? Eğer ‘eşitlik’ taleplerinde samimi iseler, başörtülü kadın milletvekili olmasını ve sayısının da “Türkiye gerçeklerine uygun” olmasını talep etmelidirler.
Maksadımız kadınları ‘işe, sokağa, milletvekilliğine’ davet etmek değildir. Bu yönde davetler zaten ihtiyaçtan fazla olacak şekilde yapılıyor. Bizim de benzer çağrılar yapmamıza ihtiyaç yok. Hem, dindar olsun olmasın bütün feministler aksini iddiâ etse de kadın için gerçek huzurun ‘ev’lerinde olduğu kanaatindeyiz. Çünkü kadın, “müdîr-i dâhilî”dir. (Risâle-i Nur’daki ilgili bölüm şöyledir: “Çünkü kadının—aile hayatında müdîr-i dâhilî olmak haysiyetiyle kocasının bütün malına, evlâdına ve herşeyine muhafaza memuru olduğundan—en esaslı hasleti sadakattir, emniyettir. Lem’alar, Yirmi Dördüncü Lem’a, s. 200)
Ama “kadın hakları”nı savunma niyetiyle ortaya çıkanların ‘kadın’ deyince ‘başı açık olma şartı’nı fiilî olarak öne sürmesi anlaşılır ve kabul edilir bir durum değil. “Meclisin yarısı kadın milletvekili olsun” diyen bir hareketin, başörtülü hanımların milletvekili adayı dahi olamamasını “problem” olarak görmemesi, buna karşı bir açıklama yapmaması garip değil mi? Kadın haklarını savunduğunu söyleyenler “Meclisin yarısı kadın milletvekili olsun” demeden önce “Başörtülü kadınların milletvekili seçilmesinin önündeki engeller kalksın” demesi lâzım.
Tekrar ediyoruz: Maksadımız kadınları milletvekili olmaya teşvik etmek değildir. İsterlerse milletvekili olurlar, istemezlerse olmazlar. Ama “başörtülü milletvekili olmaz” anlayışına, kabulüne ve uygulamasına itiraz ediyoruz. Böyle bir yasak sadece kadınlara değil, en başta ‘insan’lara hakarettir, haksızlıktır, zulümdür. Feministlerin bunu görmemesi, yok sayması, başka meselelerle uğraşması neticeyi değiştirmez.
Tek başına iş başına gelen iktidarın bu keyfî ve fiilî yasağı sona erdirmemesi, ötelemesi ve ertelemesi de çok yanlış. Elbette yanlış yapan ve yanlışta ısrar eden sadece iktidar partisi değil. Gerçek anlamda hür ve demokrat olduğunu iddia eden bütün partiler bu fiilî yasağa itiraz etmeli, karşı çıkmalıdır. 2011 yılında bile “başörtülü bir hanım” milletvekili adayı gösterilemiyor, partiler bu ‘cesaret’i ortaya koyamıyorlarsa demokrasi ve hürriyet yolunda ilerlediğimiz söylenebilir mi?
Tekrar soralım: 275 kadın milletvekilinin kaçı başörtülü olacak?
Okunma Sayısı: 1136
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Sezai Mumcu

    5.3.2011 00:00:00

    Onkolojik tedavi gören kadinlar kemoterapi yüzünden saclarini, kaslarini hatta kirpiklerini bile kaybedebiliyorlar. Biliyormusunuz onkolojik tedavi veren kliniklerde örnegin Avrupa’da o kadinlardan kacta kaci basörtüsü takiyor. Ben gözümle gördüm gayri müslim hastalardan yüzde 100 oran basörtüsü takiyordu. Niye? Bu kadinlar Müslüman olmadiklari halde niye basörtüsü takiyor? FITRATLARINDA VAR OLAN HISLERDEN DOLAYI UTANIYORLAR. Yari saci dökülmüs bayanlarin veya ihtiyarelerin de ayni fitraten var olan utanma duygusu onlari basörtüsü takmaya sevkediyor. Ya genc iffetli kizlarimiz. Kem gözlere peskes cekmemek, onlarin kötü laflarina muhatap olmamak icin fitraten bu ihtiyaci hissediyorlar. Bakin erkeklerde böyle bir sorun yok, yari kel olmus delikanlilar bile kellik modasina uysun diye geri kalan kisimlari da usturaya vurduruyorlar. Demek ki Din fitraten muhtac olan kadinlarin ihtiyacina cevap veriyor, belki nizam altina alarak lakayd insana; „bu önlem gayet ulvi makamdandir, haddini bil, ilisme! „ diyor. Ama, gel gelelim din karsitligi ana ilkesi olan tüm totaliter/despotluk/diktatörlük/istibdat rejimleri gibi Kemalizm de SIRF Din düsmanligi icin basörtüsü karsitligina resors/kaynak oluyor.
    Olasi milletin vekili bir kadina bile HAYIR HÜR DEGILSIN BANA UYMAK ZORUNDASIN diyen cüretkarligi canak yalayicilari olan rejim taraftarlarina söyletiyor!

    Bu istibdatin/despotlugun basta iman sonra akil ve izan ile kaldirilma ilga edilme zamani gelmistir! Herkesin mesru hukukunu koruyan hak ve hürriyetlerin vesilesi bir demokrasi basta TBMM’ne oraya girmeye millet tarafindan hak kazandirilmis hür milletvekillerine ve hepimize lazim, hatta kendilerine acidigimiz Kemalistlere bile!

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı