Her geçen gün hadiseleri biraz daha tefsir ediyor.
Türkiye’nin en büyük problemi elbette hukuksuz uygulamalardır.
Medyanın içinde bulunduğu durum da bu hukuksuzlukla irtibatlı olarak önemli problemler arasındadır ve belki de başındadır.
Yalan, yanlış ve yanıltıcı haber verme noktasında birbirleriyle yarışan iktidar kontrolündeki medya son günlerde bu hususta yeni rekorlar kırdı. Günlük sohbetlerde medyanın içine düştüğü durumu anlatmak kolay olmuyor. Gizli, açık ya da gönüllü sansür olduğunu insanlara nasıl anlatacaksınız? Bir meseleden bahsettiğinizde, “Ben TV’de haberleri dinledim, öyle bir şeyde duymadım” diyerek medyayı temize çıkaran çok sayıda kişi vardır. Ya da, “Bu kadar yanlış bir şey olsa mutlaka TV’lerde haber olurdu. TV’ler bahsetmediğine göre bu olmamıştır” diyenler vardır. Nitekim, geçen Pazar akşamı (8 Kasım 2020) bazı sosyal medya hesaplarında ‘bir bakan’ın istifa ettiği bilgileri yer aldı. ‘Büyük gazete’lerin sayfalarında ise böyle bir habere yer verilmemişti.
Aynı akşam bir misafiri ‘büyük şehir’e ugurlamak için komşular ‘köy odası’nda toplanmıştı. Selâm verip bir köşeye oturunca, alışıldığı üzere “Yeni haberler var mı?” diye takılanlar oldu. Biz de, ‘bir bakan’ın istifa ettiği söyleniyor, ama kesin bilgi yok” şeklinde cevap verdim. Köy odasında olan komşularımız hemen, “Ben duymadım. Ben haberleri dinledim, yok öyle bir şey. Olsa duyardık, yalan haberdir. Mümkün değil, istifa etmez” gibi onlarca itiraz dolu cevaplar yükseldi.
Esasında onlar da haklıydı, çünkü ‘büyük tv’ler böyle bir habere o saatlerde yer vermemişti. Derken aradan saatler geçti, neredeyse gün geçti ve ilgili bakanın istifa edip etmediği, ettiyse kabul edilip edilmediği ya da istifa sebebi net olarak öğrenilemedi.
Değil bir bakan, herhangi bir vazifede bulunan kişi istifa ettiğinde bunun haber dahi yapılamaması, yapılması için belli yerlerden izin ve müsaade alınması nasıl izah edilebilir? Bu kadar açık bir hadiseyi dahi gizlemeye çalışmak, yok saymak, olmamış gibi yapmakla bu medya, bu idareciler, bu siyasetçiler ne yapmak istiyor? Bunların yaptığını izah edebilecek bir kişi, bir kurum, bir uzman, bir yerli ya da yabancı sosyolog var mıdır?
Bu kadar açık, bu kadar net bir konuda ve üstelik dünyanın duyduğu bir haberi gizlemeye çalışmak, insanlara bilgi vermemek, neye ve kime hizmet eder? Böyle yaparak mı medya bağımsızlığı sağlanacak?
Bu yapılan tarihe kaydedildi. Bundan sonra her gün medya hürriyetinden bahsedilse ve propaganda yapılsa tesiri yok. Hadiseler siyasetçilerin ve idarecilerin yüzde yüz yanlışını tefsir etmiş oldu. Bunların medyası da, politikaları da, işleri de, güçleri de, yaptıkları da birbirinin kopyası. Bundan sonra belki de dünya nezdinde de ‘medya tarihi’ne kaydoldu. Bu şekilde yanlışlara imza atıp ‘dediğim dedik’ tavırlardan sonra insanların güveni kalır mı? Güveni kaybeden sermayesini de kaybetmiş demektir vesselâm.