Biz övünme ve dövünmelerle vakit geçirirken, Avrupa ve dünyanın neler yaptığını ve neleri tartıştığını unutuyoruz.
Maalesef; hak, hukuk ve adalet meselesinin gündeme gelmesinden rahatsızlık duyan idareciler var. “Âdil olun, adaletle hükmedin. Adalet mülkün temelidir” gibi hatırlatmaların yapılmasını istemiyorlar.
Peki, Avrupa’daki ‘iyi’ler ne yapmış? İlgili haberde şu bilgi var: “Avrupa Birliği’ne (AB) üye ülkelerin hükümet temsilcileri ile AB Parlamentosu, hukuk devleti ilkelerini ihlâl eden üye ülkelerin, birliğin malî kaynaklarından yararlanabilmesini kısıtlayan ‘cezalandırma mekanizması’ üzerinde uzlaştı.” (dw.com/tr, 5 Kasım 2020)
Aynı habere göre, Brüksel’de üç haftadır yürütülen çetin müzakerelerin sonunda bu hususta mutabakat sağlanmış. Mutabakat, AB tarihinde ilk kez hukuk devleti ihlâllerinin, malî kaynakların kısıtlanması yoluyla cezalandırılmasına imkân sağlaması bakımından önemli görülüyor.
AB Dönem Başkanı Almanya’nın Dışişleri Bakanı Heiko Maas, bu kararı değerlendirirken, “Bugün sağlanan uzlaşma çok önemli bir dönemeç” demiş.
Varılan uzlaşmaya göre, malî kaynaklardan yararlanma, hukuk devleti ilkelerine uyma şartına bağlanmış. Hukuk devletine bağlılığın Avrupa Birliği’nin en temel değerlerinden biri olduğunu hatırlatan Almanya’nın Dışişleri Bakanı Maas, “Bu uzlaşı ile Avrupa olarak ortak değerlerimizi birlik içinde de daha fazla güçlendirmek yolunda ilerleme kaydettik” şeklinde konuşmuş. Yani, bundan sonra “Ne kadar hukuk, o kadar ekmek” devri başlamış dense yeridir.
Esasında bütün dünya bu yöne doğru gidiyor. Daha önce de bazı büyük firmalar, üretiminde ‘işçi hakları dikkate alınmıyor diye’ bazı ülkelerden ithalat yapmayı durdurmuştu. İnşallah bir adım sonra bu uygulamalar daha çok taraftar bulacak ve haksız, hukuksuz ve adaletsiz firma ve ülkeler yapayalnız kalacak.
İnsanoğlu ‘eşrefi mahlûk’ olması itibarıyla hakkı, hukuku ve adaleti talep eder ve hak eder. Dolayısıyla haksızlık ve hukuksuzlukların ömrü uzun süreli olmaz. Dünyada başlayan bu gelişmelerin ülkemizi de etkilemesi mümkündür ve gereklidir. “Ekmekten önce hürriyet gerekir” diyenler uzun süre kınanmış olsa da hayat bu tesbiti doğruluyor ve dünyayı bu yöne sevk ediyor.
“Avrupa ya da dünya bize ne? Biz istediğimiz gibi idare ederiz. Kimse bize karışamaz” demek artık daha da zorlaşıyor. Her ne kadar bu karar ve uygulama şimdilik AB üyesi ülkeler için geçerliyse de, bir müddet sonra benzer bir kararın; “AB ile ticaret yapan ülkeler için de geçerli olması” gündeme gelebilir.
Dünya bir köy olduğuna göre, komşuda pişen iyi yemekler elbet bize de düşer diyelim ve bütün dünyada ‘iyi’lerin ve ‘iyilik’lerin galip gelmesini temenni edelim.