Koronavirüsünün yayılmasını önlemek için alınan tedbirler ve bu tedbirler neticesi alınan kararlar doğru ve elzemdir.
Ancak, kararlar çerçevesinde kurallara uymayanlara uygulanan cezalar âdilane olmadığından, var olan sıkıntıların yanında yeni mağdurların oluşmasına sebep olmuştur.
Daha önce çıkarılan af yasaları ile nice suçlular af edildiği gibi; korona cezalarının affedilmesi ve mağduriyetlerin sonlandırılması iyi olacağı fikrindeyim.
Doğrudan yana olmak, tarafgir olmaktan katbekat iyidir. Doğru olanın kim veya kimler tarafından söylendiği değil, doğru olduğu için destek verilmelidir. Doğru olan, siyasî veya şahsî çıkarımıza aykırı olsa da doğrudan taraf olmak bir erdemlik, insanî ve İslâmî bir değerdir.
Tanıdığım birisine misafir olmuştum. Ev sahibimin 100 yaşına dayanmış babası vardır. Güngörmüş, sohbeti hoş bir adamdı. O konuşuyor ben dinliyordum, bir ara “Hocam eskiden buralarda aşiretler vardı. Toplumun düzenini onlar sağlıyorlardı. Köyümüzün aşiret reisi çok âdil idi.” Ben ona “Onun adaletinden bir örnek gösterebilir misin?” O, “Evet çok örneklerden bir tanesini anlatayım” diyerek sözü şöyle devam ettirdi: “O zamanlar böyle bol su yoktu. Köyün bir çeşmesi vardı. Çeşmenin önüne havuz yapılmış, (aklınıza borulu betonlu havuzlar gelmesin her şey tabiî) sular orada birikir, kadınlarımız sıra ile bu kıt suyu evlere getirirlerdi. Bazen işi âcil veya huysuz olanlar sıra alamayınca bu suyu bulandırır kavgalar çıkarırdı. Olaylar bir türlü önlenemiyordu. Bir gün aşiret reisi köylüleri toplayarak ‘Kimin hanımı bundan sonra suyu bulandırır ise büyükbaş bir hayvan kesecek ve etini köylülere dağıtacak’ diye karar aldı.
Reis aynı günün akşamı hanımına baskı kurarak yarın erken gidip suyu bulandırmasını istedi. Hanımının bütün ısrarları fayda etmedi. Sabah millet suya gidince ağanın hanımı gelip biriken suyu bulandırdı. Çeşmede sesler yükselmeye başlayınca ağa olay yerine gelip vatandaşları toplayıp aldığı kararı hatırlatarak yaverine; ‘madem eşim suyu bulandırmış o zaman cezasını vermem lâzım. Git sürüde en iyi öküzümü getir, kes ve etini köylüye dağıt.’ Ve öylede yaptı. Eşine kestiği bu ceza çeşme başındaki olayların bitmesini sağladı.”
Şimdi iktidarın, kongreleri, törenleri, ziyaretleri… Esnasında kurallara uymayanlara cezaî işlem yapmayıp ve kongrelerdeki doluluğu “lebaleb” diyerek övünülmeseydi, vatandaş tedbirlere uyma konusunda daha bir titiz olur belki de cezaî işlemler istisna olur, af teklifinin yapılmasına bile gerek kalmazdı.
Madem böyle yapılmadı. O zaman kurallara uymayan kişilere kesilen cezaları af ederek bir nebze de olsa iktidarın vicdanları rahatlatması gerekir.