"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kanser bataklığı - 1

Feyzullah ERGÜN
27 Mayıs 2019, Pazartesi 00:45
İnsan nesli tarihin hiçbir döneminde, günümüzde görülen çeşitli kanser türleriyle karşılaşmadığı gibi, patlama derecesindeki artışlarla problemin giderek büyüdüğü ve çözümsüzlük noktasına geldiği açıkça görülmektedir.

Bunun en önemli nedeni, hastalıklara sebep olan bataklığın kurutulmadan, yalnız sivrisineklerle mücadele edilmesi anlayışıdır. Kanserle savaşmanın, halkın en modern bilgilerle bilinçlendirilerek, kansere sebep olan zehirli kimyevî maddelerin, ithal edilip gıdalara açıkça karıştırılmaları önlenmedikçe ve halkın sağlığını korumakla görevli ilgililerin aktifleşmeleriyle, gerçekleşebilir. 

Ve genetik Kanser mücadelesi, yalnız tedavi edici (terapötik) alanla sınırlı görülmeyip, koruyucu (profilaktik) uygulamaların hayata geçirilmesiyle, başarının kazanılabileceği daha akılcı görülmektedir.

En son gerçekleştirilen 23. Ulusal Kanser Kongresi kapsamındaki basın toplantısında “Dünya’da her yıl 200 bin çocuğun kansere yakalandığını, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre Türkiye’de yılda 4700 çocuğa kanser teşhisi konuluyor ve bunlardan 1300-1400’ünü kaybediyoruz” denilmektedir. (Yeni Asya, 27.4.2019). Sadece çocuklarda teşhis edilen kanserlerin sayısı, aysbergin görünen kısmı olup, erişkinlerde teşhis edilen kanser sayısı, kesin rakamlarla öğrenilememektedir. Şu soruyu sormanın zamanı çoktan gelip geçmiştir. Acaba bu kadar çocuk ve erişkin insan, neden bu kadar korkunç sayıda artan, KANSER PATLAMALARINDAN etkileniyor? Bunun cevabının, yalnız sigara ve genetik yapıya bağlanması, kolaycılık olacaktır. 

En başta tarımsal alanlar ve beslenmemiz olmak üzere, hayatımızın bütün alanlarını işgal eden ZEHİRLİ KİMYASALLARIN, kanserojen etkilerinin bulunduğunu, sağır sultan da biliyor. Bilindiği halde kullanılmaları, kontrolsüz şekilde ve son hızla devam etmektedir. Bu akıldışı uygulamalarla, zehirli kimyasalların, tıpkı Avustralya yerlilerinin, attıktan sonra, atıldığı yere geri dönen, bumerang isimli silâhları gibi, geri tepeceğinin unutulmaması gerekir. Bu kısır döngü içerisinde uzmanlar, hastahane, teknik donanım ve ilâç ihtiyaçlarını acil olarak, problemin çözümüne hayatî gerekçe olarak gösteriyorlar. Bu ihtiyaçların karşılanması insanlık borcu olup, devletin güvencesi alanında bulunmaktadır. Bu bir gerçektir ki, bunların karşılanması, ailenin de, devletin de bütçelerine çok büyük giderler, yüklemektedir. 

Çekilen acılar ve sıkıntılar da cabası olmaktadır. Halbuki, dikkatle uygulanan koruyucu tedbirler, hiçbir sıkıntıya sebep olmadan, dünyadaki kimyevî zehir üreticileri, satıcıları ve uygulayıcıları hariç olmak üzere, insanların yüzünü güldürecektir.

Dünyanın her bölgesini etkileyen, zehirli kimyevî maddelerden, TARIM İLÂÇLARI, HORMONLAR, SUNÎ GÜBRELER, PESTİSİTLER canlı hayatı bir KARADELİK gibi, çekim alanına almış, ifsat ve yok etmeye hızla götürmektedir. “Tarım ilâçları, faydalı mikropları, solucan, sinek ve böcekleri öldürerek toprağın verimini düşürür, EKOLOJİK DENGEYİ, insan, hayvan ve bitki sağlığını bozar. 

DDT uzun zaman önce yasaklanmıştır ancak, hâlâ dünyanın her yerinde besinlerde, canlıların kan ve dokularında DDT’ye rastlamak mümkündür. DDT, organizmalara her türlü yolla, özellikle et, süt ve balık ürünleri yoluyla girer ve DOKULARDA DEPOLANIR. Türkiye, Orta Asya, Hindistan’da rastlanmasının sebebi ise, PAMUK ÜRETİMİNDE, DDT kullanılmasıdır. Araştırmalar DDT’nin, bütün canlı organizmalarda aynı etkileri gösterdiğini ortaya çıkarmıştır. 

GENETİK DEĞİŞİMLER, KANSER, EMBRİYO (cenin), bağışıklık sistemi ve sinirler üzerinde toksik etki. DDT hormonal dengeyi bozar, anne sütünü azaltır, anemiye ve ağır KARACİĞER HASTALIKLARINA sebep olur. Sadece DDT ile başlayan problemlere bakılınca şöyle bir sebep- sonuç zinciri ortaya çıkmaktadır. 

DDT kullanımı, anne sütünü azalttı, anne sütünün azalmasıyla HAZIR MAMA kullanılmaya başlandı. Mamalar besin değil, allerjen olduğu için, bağışıklık sistemini zayıflattı. Mamaların metabolik atıklarını atmakta zorlanan böbreklerin gelişmesi yavaşladı ve çalışma kapasitesi düştü. Çocukluğunda mama kullananlar, yetişkinlikte, böbrek yetmezliğiyle karşı karşıya kaldı. DDT seçici olarak BEYİNDE ve KARACİĞERDE biriktiği için, nörolojik hastalıklar ve karaciğer hastalıkları arttı. Bu durumda sentetik hormonlar, anti depresanlar kullanılmaya başlandı. Bu ilâçlar kısırlığa ve ruhî problemlere (kişilik değimi, ahlâkın bozulması), kısırlık ve kişilik bozukluğu tüp bebek üretimine sebep oldu. NANO ürünlerin yol açacağı, felâketlerin büyüklüğü ise, tahminlerin çok üstündedir. Bu durum devam ettiği sürece, BİYOLOJİK ÇEVRİM yavaşlayacak, bazı böcek, sinek ve bakterilerin nesli yok olacak, dünya ölü bataklığına dönüşecek ve EKOLOJİK KIYAMET kaçınılmaz olacaktır. Deterjan, tarım ilâcı, antibiyotik, vücut bakım ürünleri, katkı maddeleri ve nano teknoloji ürünleri kullanan insan, ‘EKOLOJİK KIYAMETİ’ kendi elleriyle hazırlamaktadır.” 1 

İnsanlar da, bu kimyevî zehir tahribatlarından habersiz yaşarken, konulan bir kanser teşhisiyle uyanırlar. Konuyu herkesin yaşadığı bir örnekle canlandıralım. Bazen satın alınan kavun, karpuz gibi gıdalarda, yoğun bir DDT tadını, çok insan hissetmiştir. İşte bu pamuk tarımında kullanılan DDT’nin, toprakta depolandıktan sonra, bize geri dönüşüdür. Bundan da anlaşılıyor ki, topraklarımızın geniş bölümünde, KİMYEVÎ ZEHİR DEPOSU ve ne yazık ki, kanserojen madde kaynağı haline getirilmiştir.

Kanser insanlara, akciğerlerine bol oksijen alacaklarına, SİGARA aracılığıyla alınan, başta nikotin ve 4000 civarında kimyevî zehirin karıştırılması ve terk edilmemesi için, özel madde ilâve edilmesi sonucu, başlarına sardırılan belânın kaynağından da, yayılmaktadır. Genç insanların yanında, olgun ve yaşlı insanların sigara tüttürmeleri, hayret ettirecek bir görüntüdür. Bunlara, uzmanların uyarılarını hatırlatmamız, yeterli olacaktır. 

“Sigara sizi yok etmeden, siz onu terk edin!”

Sofralara kimyevî katkılı ürünlerin gelmemesi, sağlıklı ve dengeli beslenme kurallarına uyulması, fast food yemekler, hazır ve gazlı içecekler, şekerleme ve gofretlerden, salam, sosis ve sucuk gibi et ürünleri, gaz alevi karşısında pişirilen et ve tavuk dönerlerinden, uzak durulması sağlanmadıkça, insanların savunma sistemleri, artarak yükselen bir hızla KANSER saldırısına karşı, dağılmaya ve kayıplar vermeye devam edecektir.

SAĞLICAKLA KALIN.

Dipnot:

1) Dr. Aidin SALİH, Gerçek Tıp, s. 30, Sade Hayat Yayınları 2015.

Okunma Sayısı: 4758
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı