Ülkenin Taliban kontrolüne geçmesinin ardından Afganistan’da güvenliğin arttığına dair televizyon ekranlarında Taliban lehine erken bir propagandaya başlanmıştı.
Ülkede herkesin sokakta rahatça yürüyebildiği, yollarda ulaşım güvenliğinin sağlandığı, güvenlik açısından korkuların kalktığı söyleniyordu.
En son Kabil Havaalanı dışında IŞİD terör örgütünün tahliye için bekleyen insanlara yaptığı terör saldırısında yüzlerce sivil vefat etti ve yaralandı. Sadece sivillerin değil on üç Amerikan askerinin de öldüğü açıklandı. Taliban konusunda olumlu konuşma yapanlar ise şimdi ihtiyatlı konuşmaya başladılar. Taliban’ın ülkeyi ele geçirmiş silâhlı bir örgüt olduğunu unutanlar bu örgütten bir devlet anlayışı ve idaresi bekliyorlar. Ancak unutulan çok önemli bir husus var.
Artık galebe-i vahşet vaktinde değil medeniyetin hâkim olduğu bir zamandayız. “Zaman-ı sâlifte, yani galebe-i vahşet vaktinde âlemde hükümfermâ, vahşetin mahsulü ve tedennî ve inkırazın mahkûmu olan kuvvet ve cebrin saltanatı idi. Herhangi devletin deverân-ı demmi yerine girmişse, öyle devletlerin sahâif-i tarihiyeleri baykuşların âşiyâneleri gibi satırları inkırazlarını çağırıyorlar, bağırıyorlar.” (Divan-ı Harb-i Örfi)
Kuvvete dayanarak, her şeyin silâhla çözüleceğini düşünen bir örgüt insanlara ancak vahşet bırakacaktır. Her hususta gerileme hızlanacak, dağılma ve parçalanmanın yolu açılacaktır. Tekrar hatırlatıyoruz ki Taliban kuvvete dayanmaktadır. Taliban hakkında konuşanlar bunu unutmamalıdır. Medeniyet zamanında ise âlemin hükümranı ilim ve marifettir. İlim ve marifeti esas alan devletlerin ömrü ebedî olacaktır.
Kargaşadan ve dağılıp yok olmaktan kurtulacak, kıyamete kadar yaşayacaktır. Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin dediği gibi kitab-ı Avrupa sayfası bunu alenen göstermektedir.