"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Anlayana...

Havva KÜÇÜK KONUR
21 Temmuz 2019, Pazar
Sözler önce yüreğe vurur, sonra kulaklara, akla... İnsan önce yüreğiyle anlar, işittikleriyle ya da gördükleriyle değil. Anlamak ve anlaşılmak...

Tarih boyu zihinleri hep işgal eden iki kelime. Bir nefeslik canı olan insanın anlaşılmak için canhıraş gayretleri. Ya da anlattığında karşısındakinin onu tam olarak anlayacağını zanneden görüntü. Halbuki anlatmanın ve anlamanın buluştuğu öyle bir pota var ki, orada olanlar çok da akıl, zihin yordamıyla kavranamayacak türden. Evet, anlaşmaktan bahsediyorum. Anlatmanın ve anlamanın bir arada buluştuğu ve sırrı da çok anlaşılmayan bir alan belki.. Anlaşanlar nasıl anlaşır, anlaşamayanlar neden anlaşmaz? 

Hadiselerin, varlığın, hissiyâtın dilini okuyabilenler, mümkün müdür karşılarına her çıkanın dilini çözemesinler? Anlamak dildir, dîldendir, gönülden, kalpten gelir. Anlayan rüzgârı dinler, fırtınayı okur, ağaçlara bakar. Varlığın diline bîgane kalmayan, ruhuna da bîgane kalmaz. Cisimden mânâyı, bedenden ruhu seçebilenler, anlaşmak için kelimelere, sözcüklere ihtiyaç duymazlar. Hele sessizliğin dilini çözmüşlere, sesini duyabilmişlere ne denir, ne söylenir bilmem... Can kuşunun kanadına bütün insanların iyiliğini takanların, yollarda kalması, takılması mümkün mü?

Anlamak, anlaşmak istemeyenin kabul edebileceği bir yol var mıdır diye düşünürüm. Çünkü insan inanmak istediğine inanmaya meyyal. Ne kadar aklen, mantıken kabul etmese de kalbiyle inanıyorsa, aklına, mantığına da bir kılıf buluyor, inandırıyor. İnsan yüreğiyle seviyor, bağlanıyor ve yüreğiyle inanıyor. Yürekten çıkmayan, yüreğe de girmiyor sanırım. Kendini ifade edemeyen hakikatler, kalpte yara, kafada yük, dilde vicdan oluyor hep. Gittiği yerde de yerleşmiyor, net olmuyor, oturmuyor. Gönül hâlesini titretmeyen sözler, muhatabın sadece kulağını dolduruyor. 

Anlaşılmaz sözcüklerin tesirinin olmayacağı gibi, yaşanmışlıkların denizinden damlamayan damla, gönül pervanesini döndürmüyor.

Anlamaya çalışmanın azizliğine inanıyorum. Birlikte yaşamanın bir diğer anlamının da anlatma ve anlaşılma çabaları olduğunu düşünüyorum. Ne salt anlamaktır esas olan, ne de anlaşılmak. Birinden birini hedefleyenin, diğerinin meyvelerinden mahrum kalacağı gibi, seçtiği alanda da tam olarak başarılı olamayacaktır. Zira anlaşabilmenin yoludur anlatmak ve anlaşılmak. Bir araya geldiklerinde maksûda ulaşır ve birbirlerini tamamlarlar. Biri birisiz muhakkak eksik kalacaktır.

Bir kadîm türkü gibi hâlin aynasına yansıyanlar. Evrensel insanlık dilini bilmeyenler, dünyadaki bütün dilleri bilseler kaç yazar? Acının hamurunda, sevginin şerbetine batmamış bir kalp, gözyaşının rengini görebilir mi? Yanan bir kalbi ta uzaktan göremeyen bir göz, bütün kâinatı aynı anda görse ne olur ki? Hangi acıyı anlar, hangi gözyaşını siler, hangi sevincin balonunu uçurur gökyüzüne? İnsan ne kadar ifade edilene takılıyorsa, o kadar işin ruhundan uzaklaşıyor demektir. Özlemin, hasretin buğusunda aşkı yudumlamayı unutanlar, çorak yurtlarından verim isteyenlere benzer. Hayatı sevgi, muhabbet, uhuvvetle boyamalı, içimizdekini de etrafa bulaştırmalı ki, hayat hayat olsun. 

Sıcaklık sarsın her yeri, rabtolsun kalpler birbirine.

Her ne yapıyorsan yap, ne işliyorsan işle, yaptığına kendini bulaştır azizim. İnsanlara iyi gelmek için çarpsın kalbin. Acıları sarmaya, gözyaşını silmeye ayarlı olsun hislerin. Beraber yaşamanın iktizası yekdiğerine râm olmaktır. Anlatmak ve anlaşılmak kıskacı, kişiyi kendine döndürür, narsistçe hazlara atar. Bediüzzaman’ın “gaye-i hayal olmazsa veyahut nisyan veya tenasi edilse; ezhan enelere dönüp etrafında gezerler.” (Hakikat Çekirdekleri, Mektubat, s. 472) dediği gibi, benliğini kendine ve enaniyetine bağlayan, çok aldanır, aldatır. Ama kendini insanlığa döndüren, “anlaşma”nın lâhutî ikliminde çok kalpler kazanır.

Bütün insanlığı hedef-i maksuduna almışlığın hâli de bu değil midir?           

Okunma Sayısı: 2580
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı