Doğru yanlış ayırımı yapmadan iktidarın icraatlarını kayıtsız şartsız destekte bulunmayı vazife bilen bazı dost bildiğimiz çevreler var. Bunlar, Yeni Asya’nın iktidara ve bütün partilere yönelik tutarlı, ölçülü, objektif ve hakperestane bir takım tenkitlerinden rahatsız oluyorlar. Rahatsız olmakla da kalmayıp, hakaret ve saldırılarda bulunuyorlar.
Anlaşılan, iktidarın en küçük, en basit tenkitlere, muhalif seslere karşı olan tahammülsüzlük, hazımsızlık marazı, bazı müzmin taraftarlarına da sirayet etmiş. O yüzden Yeni Asya’nın iktidara yönelik en makul, en yapıcı tenkit ve tavsiyelerine tahammül edemeyip, hemen saldırıya geçiyorlar.
Öyle ki, yazılanlar, söylenenler, doğrudan iktidara yönelik herhangi bir tenkit veya ikaz olmasa dahi, yine bizim “şakşakçılar” hemen hareket ayaklanıyorlar. Meselâ ne zaman ki Yeni Asya toplumun geleceğini ciddî manada tehdit eden, artarak devam etmekte olan manevî erozyondan, ahlâkî aşınmadan bahsetse, bizim kraldan öteye kralcılar hemen; “yazılıp çizilenlere inanmayın. İhtişamlı camilerimizde gümbür gümbür ezanlar okunuyor. Hükümetimiz bir sürü İmam Hatip Liseleri açtı. Herşeyi hükümetten beklemeyin.” gibi içi boş sloganlarla saldırıya geçtiklerini görüyoruz.
Kaldı ki, dine hizmet gibi bütün ehl-i dini alâkadar eden kudsî hizmetleri doğrudan iktidardan bekleyen biz değiliz, kendileridir. Biz, “iktidar gölge etmesin yeter” diyoruz. Yani yıllar önceden; ”kimse bizden tinerci nesil yetiştirmemizi beklemesin; elbette dindar bir gençlik yetiştireceğiz..” şeklindeki sloganlara aldananlar, dinin ve dindarların yegâne sahibi ve hamisi olarak gördükleri iktidara canla başla hizmeti dine hizmet olarak telâkki eden fanatikler de bunlardır.
Hele bunların içinden adeta partiyi din yerine koyan ve öyle gören bazıları var ki, partiye yapılan en basit tenkit ve ikazları haşa, sanki dine yapılmış haksızlıklar ve hakaretler olarak görüyorlar, ağızlarını bozarak, saldırıya geçiyorlar.
Yeni Asya bu güne kadar üstlendiği ulvî bir dâvânın gereği olarak hiçbir kimseye veya kesime hakaretlere varan kırıcı, rencide edici bir söz ve davranış içine girmedi. Ama iktidarın zaten yapmakla vazifeli olduğu müsbet iş ve icraatları köpürterek, nazarlara vermeyi meslek edinen, parti aşığı bazı dostlarımız “hakkın hatırı âlidir, hiçbir hatıra feda edilmez” prensibiyle hareket eden Yeni Asya’dan da aynı tavırları bekliyorlar. Bu ise, beyhude bir beklenti ve abesle iştigalden başka bir şey değildir.
Yeni Asya’nın iktidara yönelik yaptığı tenkit ve tavsiyelere karşı sert ve kırıcı cevapların siyasî iktidardan öteye kraldan ziyade kralcı rolündeki sözde dostlarımızdan gelmesi gerçekten ne anlama geliyor? Bu tavır ve davranışlarıyla Yeni Asya’yı siyasetçilikle itham etmekten çekinmeyen bu insanlar, bilfiil aktif siyasetin içinde olduklarını ele vermiyorlar mı?
Ama bilinmelidir ki, “şakşakçılar” bu dengesiz, ölçüsüz hal ve tavırlarıyla bilerek veya bilmeyerek aşık oldukları iktidara, dolayısıyla ülkeye ve millete zarar veriyorlar.