Şahsî fikirler ve düşünceler her zaman istenmeyen yanlışlara ve vartalara açıktır.
Şahıslar dahî derecesinde zekâya, ferasete, basirete sahip de olsalar; onların her zaman her meselede isabetli karar almalarının garantisi yoktur. En akıllı, hatta deha derecesinde zekâya sahip olan insanların da her zaman için yanlış yapma, yanlış yollara sapma ihtimali vardır.
Ama ortak aklın geçerli olduğu, ehil kişilerin oluşturduğu meşveret-i meşrûa çerçevesinde yapılan istişareler sonucunda çıkan kararlarda yanılma payı neredeyse sıfırdır. İsabetlilik ve doğruluk payı çok yüksektir.
Bundandır ki Yüce Allah mealen: “...Ve işlerde onlarla istişare et. (Al-i İmran, 159) ve: “Onların aralarındaki işleri istişare iledir.” (Şûrâ, 38) buyurarak meşvereti tavsiye ve emretmiştir. Aynı şekilde Hz. Peygamber’in de (asm) gerektiğinde vahyin dışındaki meselelerde Sahabe-i Kiram ile meşveretlerde bulunduğunu biliyoruz. Bunun en tipik örneği de Uhud Savaşı’nın bidayetinde yaptığı meşverettir. Burada daha da dikkat çekici ve hepimiz için örnek olması gereken husus da Peygamberimizin (asm); kendi şahsî görüşünün aksine, meşveret kararına itiraz etmeyip sahiplenmesi ve harfiyen riayet etmesidir.
Üstün zekâsıyla, basiretiyle ve ferasetiyle maruf Üstad Bediüzzaman da bir taraftan, “meşveret ediniz” şeklindeki tavsiyeleriyle istişarelerin yapılış şeklini, diğer taraftan da, “Benim de şimdi bir reyim var” buyurarak meşveret edenlerin eşit reylere sahip olmalarını, meşveretlerde kimsenin herhangi bir imtiyaz beklentisine girmemesi gerektiğinin önemine işaret ederken meşveret kararlarının kabullenilmesinin gerekliliğine işaret ediyor.
Meşveret kararları karşısında Hz. Peygamber’in (asm) teslimiyet içindeki tavrı ve duruşu böyle iken; Üstad Bediüzzaman gibi bir âlimin istişarelerle alâkalı kanaati ve teslimiyeti böyle iken bizim meşveret kararlarına uymamamız kabul edilebilir mi?
Hangi hakla Üstad’ın tavsiyelerini dikkate almadan ihlâsı, uhuvveti, birlik-beraberliği zedeleyecek olan; kendimizden menkul ölçülerle ve düsturlarla faaliyetlerde bulunabiliriz?
Meşveret kararlarının yerine kendi kafa fenerimizin eseri olan doğru zannettiğimiz şahsî görüşlerimizi ve düşüncelerimizi ikame edip; kudsî hizmetlerimizde ihtilâflara sebep olan ve ifsad komitelerinin saldırılarına zemin hazırlayacak olan hallere ve davranışlara nasıl ve niçin tevessül edilsin?