Üstad’dan mektuplar gelmeye devam ediyordu. Daha önce Kastamonu’dan gelirken, şimdi ise yeni mecburî ikamet yeri olan Emirdağ’ından geliyordu... 

Bu mektuplarda da öncekilerde olduğu gibi çok önemli tavsiyeler ve ölçüler bulunmaktaydı. Hizmette; sadakata, tesanüde, uhuvvete, muhabbete ve ihlasa ciddi vurgular yapılmaktaydı. Harici cereyanlara, hususen siyasî cereyanlara ehemmiyet verilmemesi istenmekteydi. Uhuvvete ve tesanüde zarar veren söz ve hareketlerden çekinilmesi tavsiye edilmekteydi. 

Bu mektupların şahs-ı manevînin oluşumundaki ehemmiyeti büyüktü. Bunun için Nur Talebeleri, Risale-i Nurdaki imanî meselelerin anlatıldığı bölümlerle bu mektupları aynı değerde görmekteydiler. Üstad; daha sonra toplattığı ve tekrar kontrolünden geçirdiği bu mektuplara lâhikalar adını verirken, ‘Risale-i Nur Külliyatındandır’ ifadesini de özellikle kullanmıştır. Şu vecizeler Lahikalarda yer almıştır:

“İstikbal yalnız ve yalnız İslamiyet’in olacak ve hâkim hakaik-i Kur’aniye ve imaniye olacak. Akıl, ilim ve fennin hükmettiği istikbalde, elbette bürhan-ı akliye istinat eden ve bütün hükümlerini akla tespit ettiren Kur’an-ı Hakîm hükmedecek.”

“İstikbalin kıtalarında hakikî ve manevî hâkim olacak ve beşerî, dünyevî ve uhrevî saadete sevk edecek yalnız İslamiyet’tir.”

“Nev-i beşer, elbette ve elbette dinsiz, başı boş yaşayamaz. 

En dinsizi de dine iltica etmeye mecburdur.” 

“Eğer biz ahlâk-ı İslamîyenin kemalatını ef’alimizle izhar etsek, sair dinlerin tabileri elbette cemaatlerle İslamiyet’e girecekler. Belki kürre-i arzın kıtaları ve devletleri de İslamiyet’e dehalet edecekler.’’

Cemaat-i Müslimîn! Şunu unutmayalım ki: ‘’Her kıştan sonra bir bahar, her geceden sonra bir sabah olduğu gibi; nev-i beşerin de bir sabahı, bir baharı olacak inşallah.”

“Hakaik-i İslamiyenin güneşi ile sulh-u umumî dairesinde hakikî medeniyeti görmeyi rahmet-i İlahîyeden bekleyebilirsiniz...”

“Hakaik-i İslamiye, beşerî esfel-i safilinin derece-i sukutundan kurtarmaya ve ruy-i zemini temizlemeye ve sulh-u umumiyi temin etmeye vesile olmasını Rahman-ı Rahimin rahmetinden niyaz ediyoruz ve ümit ediyoruz ve bekliyoruz.” 

“Sivri sinek tantanasını kesse, bal arısı demdemesini bozsa sizin şevkiniz hiç bozulmasın, hiç teessüf etmeyiniz. Şair ne güzel söylemiş:

“Bir gün olur elbette doğar şems-i hakikat. Hiç böyle müebbet mi kalır zulmet-i âlem?”

Aziz kardeşlerim! Hutbemi müjde-i Kur’an ve müjde-i Resulullah ile bitiriyorum. Rabbimiz kelam-ı kadiminin değişik ayetlerinde şöyle müjde veriyor: 

“Kafirler ve müşrikler istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır.” 

“Peygamberimiz de (asm) müjde veriyor: ‘Rabbim, şeriatımın ihyası için Hz. İsa’yı da ve Hz. Mehdiyi de mutlaka gönderecektir.’’”