Teşekkür konusunda İslâmiyet ne diyor, diye baktığımızda çok net bir tablo ile karşılaşıyoruz. Her şeyden evvel Kur’ân-ı Kerîm, Rabbimizin “şekûr” olduğunu ifade ediyor. Yani O, “kullarının ibadet ve itaatleri karşısında memnun olan, bunları kabul eden ve bunlardan dolayı ebedî nimetler verecek olan” şeklinde kendisini niteliyor.
O’nun “şekûr” isminin geçtiği dört âyetten üçünde (Fatır, 30, 34, Şûrâ 23) “bağışlayıcı” anlamında “gafûr” ismiyle geçen “şekûr”, aynı zamanda onun günahlarımız karşısında mağfiret ediciliğini de dikkatimize sunuyor. Bir ayette ise “her şeyi bilen” anlamında “âlim” ismiyle birlikte zikrolunan “şekûr”, Allah’ın kullarının yaptığı her olumlu yöneliş ve tutumu bildiğini ve bunların karşılığını lutfedeceğini ifade ediyor. Diğer taraftan iki âyette de yine Rabbimiz kendisini “şekûr” ismi ile anlam yakınlığına sahip olan “şâkir” (Bakara 2/ 158; Nisa 4/147) ismiyle anıp aynı hakikate işaret ediyor.
Esasında diğer insanî özelikler gibi iyilik karşısında “teşekkür” özelliği de işte Yaratıcımızın bu özelliğinin bizde yansıması olarak görünüyor. Dolayısıyla bize düşen Yaratıcımızın bu özelliğini perdelemeksizin onun tezahür etmesine imkân vermektir. Bu şuurda olmak şartıyla, ibadet de bir bakıma bu demek oluyor.