Uğursuz 15 Temmuz darbe teşebbüsü üzerinden üç yıldan fazla bir zaman geçti. O süreçte yetkililerin ifadesiyle at izi ile it izi birbirine karıştı, suçsuz nice masum insanın canı yandı.
O süreçte banka hesabı, cep telefon kaydı, istihbarat raporu gibi gerçekte hukukî delil sayılmayan gerekçelere dayanarak alınan siyasî kararlarla on binlerce kişi, darbe ile ilişkisi var sayılarak KHK’larla kamu vazifesinden ihraç edilmiş ve tutuklanmışlardır. Hapisten kurtulanlar aile fertleriyle birlikte “ağaç kökü yesinler“ denilerek parasız, pulsuz sokağa atılarak adeta Suriyeli sığınmacılardan beter bir sefalete mahkûm edilmişlerdir.
Bunlardan önemli bir kısmı, o zamanlardan bu yana aile fertleriyle birlikte yakın akrabalarının yardımı ile ağır şartlarda hayatlarını sürdürmektedirler.
Özel sektör, “maliyecileri üzerime gönderirler, beni perişan ederler” korkusu ile bu zavallılara iş vermeye yanaşmamıştır. Daha sonraki yıllarda hasbelkader karın tokluğuna iş bulanlar, içler acısı durumlara düşmüşlerdir. Pazarcılık yapan hâkimler, çaycılık yapan daire müdürleri, eşya taşımacılığı yapan komiserler, tezgâhtarlık yapan öğretmenler vs.
İslâm ve evrensel hukuka göre insanlar, suç işlediklerine dair kesin deliller ve buna dayanan âdil mahkeme kararları bulunmadıkça masum sayılırlar. Onlardan hak ve hürriyetleri alınamaz. Yine İslâm’a (adalet-i mahza/ katıksız adalete) göre bir kişinin hakkı, onu rızası olmadan toplumun menfaatine feda edilemez.
Kendini suçsuz, darbe teşebbüsü ile ilgisi olmadığına inanan on binlerce, yüz binlerce insan, yetkililerin gadrine uğradığı ve zulmen hapiste tutulduğunu düşününce, bu düşüncenin onun kişiliğinde yol açacağı depresyon ve yıkım nasıl düzeltilecek, devlete ve bu işe sebep olanlara karşı besleyeceği kin ve düşmanlık nasıl izale edilecektir?
Bunlar dışarıya çıktıktan sonra tıbbî tedavi alsalar dahi, uzun yıllar psikolojilerinin düzelmesi, eski normal hayatlarına dönmeleri pek kolay olmayacaktır. Belki de çoğu toplumun sosyal bir yarası halinde hayatını sürdürecektir.
Bir de bu işin büyük bir manevî vebali vardır. Bu işe sebep olanlar bu vebalin hesabını ahrette nasıl ödeyeceklerdir?
Son söz: Türkiye artık normalleşmeli, adaleti ve hukuku uygulamaya koymalı; suçu hukuken, gerçek delillerle sabit olanların dışındakileri, kanunî düzenlemeler yaparak bir an önce hürriyetlerine, aile ve akrabalarına kavuşturmalıdır. Bunlardan kamuda çalışanlar eski vazifelerine iade edilerek hakları geri verilmelidir.
Bunu talep etmek, darbecilere arka çıkmak şeklinde algılanmamalıdır. Değil vatandaşlarımız ve din kardeşlerimiz, gayr-i Müslimler de mazlum olursa, onların hakkını müdafaa etmenin insanî ve İslâm’î bir vazife olduğunu unutmamak lâzımdır. Eğer bu vazifeyi yapan birileri olmazsa İlâhî azabın herkesin üzerine inmesi kaçınılmaz olur.