Bir ülkenin nasıl bir idarî sistemle yönetildiğini, onun gündeminde tartışılan mevzulara bakarak anlamak mümkündür.
Gelişmiş medenî ülkeler, demokrasi ve eğitim kalitesini, halklarının refah standartlarını nasıl daha iyi bir düzeye çıkarılabileceğini tartışırlarken, geri kalmış ülkeler ideolojileri, geçmişte yaşamış siyasîlere bağlılığı tartışmakla zaman ve enerji kaybederler. Ne yazık ki ülkemizde geçen 30 Ağustos’ta benzer tartışmalar yapıldı.
Müstebit rejimlerle yönetilen Rusya ve Çin dâhil, bugün demokrasi ile idare edilen ABD, İngiltere, Fransa, Almanya gibi kalkınmış ülkelerin, yetmiş sene önceki liderlerini ve onların yaptıkları savaşlarını parlak ve gösterişli törenlerle andıklarını ve o devletlerin siyasîlerinin, her fırsatta onlara bağlılıklarını ısrarla vurguladıklarını bilen, hatırlayan var mıdır?
İDEOLOJİ İLE YÖNETİLEN ÜLKE İLERLEYEMEZ
Haddi zatında dünyada ideoloji ile yönetilen ve onun propagandasını yapmakla meşgul olan bir ülkenin kalkınıp ilerlediği görülmemiştir. Zira ideoloji belli bir kişinin görüşlerini dayatır. Hür düşünmeyi yasaklar. İnsanlar hür düşünmezlerse fikir üretip ülkelerini kalkındıramazlar.
M. Kemal, geçmişte siyasî ve askerî bir şahsiyet olarak gelmiş, inkılâplar yapmış, yetmiş küsur sene önce bu âleme veda etmiş ve tarihteki yerini almıştır. Ancak o, onun kurduğu ve hâlâ devam eden Kemalist sistem günümüze kadar ülke gündeminden hiç dü- ş(ürül)memiştir. Sistemi yakın geçmişte her on yılda bir yapılan askerî darbelerle zoraki güncellenmiştir.
Ülkemizde her yıl devletçe 23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos, 29 Ekim, 10 Kasım tarihlerinde Kemalizm anlatılır. Hayat bürokraside ve okullarda felç olur. Halk, çocuk ve gençlerin zihinleri onun muhabbeti ile şartlandırılır.
Hiçbir medenî ülkede benzerine rastlanmayan bir uygulama ile TBMM’de milletvekillerine, vazifelerine başlarken onun ilkelerine bağlı kalacaklarına dair yemin ettirilir. Okullarda okutulan istinasız bütün kitapların ilk sayfalarında onun resmi ve hitabesi vardır. Diğer tarihî şahsiyetleri sevap ve hatalarıyla eleştirmek fikir ve düşünce hürriyeti kapsamına girerken, onu övmek serbest, medenice eleştirmek kanunen yasaktır.
SİYASETİN GÜNDEMİ DEMOKRASİ VE ADALET OLMALIDIR
Hz. Mevlânâ’nın, “Dün dünde kaldı. Bugün yeni şeyler söylemek lâzım cancağızım” diye güzel bir sözü vardır. Günümüzde iktidar ve muhalefet olarak siyasîlerimiz, demokrasi, adalet, eğitim, sanayi ve teknolojide ileri ülkelerin seviyesine nasıl yük- selebileceğimizi müzakere etmeleri gerekirken, “Kim Kemalizm’i daha iyi temsil ediyor?” şeklinde ne kendilerine, ne de devlet ve millete faydası olmayan tartışmalarla zaman ve enerji harcamaktadırlar.
Devletimiz, 1923 yılından 1950 yılına kadar tek parti, tek şef ile bu ideoloji ile idare edilmişti. O sürede “Muasır medenî ülkelerin seviyesine yükselme” hedeflenmişti. Ne yazık ki bu hedef şimdiye kadar pek tutturulmadı. Türkiye o dönemde 2. Dünya Savaşı’na girmediği halde savaşa girmiş gibi halkı fakirlik ve yoksulluk içinde kıvranmıştı. 1950’de çok partili demokrasiye geçtikten sonra halk rahat bir nefes aldı.
Sözün Özü: Türkiye ideolojiden kurtulup demokratikleşmedikçe asla ilerleyemez, kalkınamaz, huzur ve refaha ulaşamaz. Medenî hür ülkeler, ideolojileri terk edip demokrasiye geçtikten sonra kalkınıp ilerlediler ve medenileştiler.