Kur’ân’ı Kerîm; Peygamberimizinin (asm) yanında yüksek sesle konuşmayı ve gelişi güzel bağırıp çağırmayı yasakladı. Böyle yapanların, peygambere saygısızlıkta bulunduklarını ve amellerinin boşa çıkacağını bildirdi.
Benû Temîm kabîlesnden 80 kişilik bir gurup, hatip ve şâirleri ile berâber paygamberimizin yanına geldiler. Reisleri Akra’ bin Hâbis de vardı.
Peygamberimiz (asm) kuşluk vakti mescidde kaylûle uykusunda uyuyordu. Bu heyet; dağda ormanda bağırır gibi yüksek sesle, “Yâ Muhammed! Yanımıza çık gel!” diye bağırdılar. Resûlullah bu gürültüden uyandı ve dışarı çıktı. Bu bağırıp çağrışmayı duyan sahâbe de oraya toplandı. Benû Temîm heyeti Peygamberimiz’e, “Hatiplerimizle şâirlerimizle geldik. Müşâare ve müfâhare edeceğiz. Yani karşılıklı şiirler okuyup, karşılıklı hitabeler yaparak yarış yapacağız” dediler.
Resûlullah, “Ben şiir ile gönderilmedim. Karşılıklı şiir okuyup, güzel konuşmalar yaparak gururlanıp övünmek için de emrolunmadım” dedi. “Mâdem geldiniz, haydi hatiplerinizi ve şâirlerinizi dinleyelim bakalım!” buyurdu.
Benû Temîm’den bir hatip hitab etti. Bu hatibin karşısına Peygamberimiz, çok değerli ve gür sesli, etkileyici hatîbi olan Sâbit İbn-i Kays’ı çıkardı. Şâirlerine karşı da güçlü şâiri Hassan İbn-i Sâbit’i çıkardı.
Peygamberimizin hatîbi ve şâiri onları yendi. 80 kişilik heyet öyle bir etkilendi ki sonunda; başta reisleri Akra’ bin Hâbis, hatipleri, şâirleri ve 80 kişilik heyetin tamamı Müslüman oldular.
Peygamberimiz mükâfat olarak onlara çeşitli hediyeler verdi. İhsanlarda bulundu. Ve, “Bundan önceki bütün günahlarınız affedildi” buyurarak onlara en büyük müjdeyi verdi.
Îman, istikâmet, Kur’ân ve sünnet üzere kalınız.