“O zât-ı mürşidin (asm) telkin ettiği iman nuru sayesinde, o vahşî insanlar, insan âleminde insanlara muallim oldular. Ve medeniyet dünyasında, medenîlere üstad oldular.’’1 sözleriyle sahabeleri öven Üstad Bediüzzaman’ın bu sözünü virt edinmeli, onları hakikî muallim bilip güçlükler karşısında nasıl ibadet ettiklerini gözlemleyerek örnek almaya çalışmalıyız.
Şimdi, gözlerimizi kapayıp Asr-ı Saadete gidelim. Peygamber Efendimize (asm) iman etmiş ilk Müslümanların hayalen yanında olalım. İnançları uğruna verdikleri mücadeleleri, efendilerinden çekmiş oldukları işkence ve sıkıntıları izleyelim, ilk şehid edilen Yasir ailesinin yanında olalım. Hz. Sümeyye’nin (ra) nasıl bir iman gücüyle, Allah büyüktür diyerek ve Cennet gibi bir müjdeyi veren Fahr-i Cihan Efendimizin (asm) sözünü kendine teselli ve dayanak noktası yaparak, Ebu Cehilin işkenceleri karşısında taviz vermeyip, onun imansız yüzüne tükürerek karşılık verdiğini görelim.
Şimdi Asr-ı Saadet’ten ayrılıp, hayalen Nurlar’ın neşredildiği Üstadımız Bediüzzaman başta olmak üzere ve ilk talebelerinin Nurlar’ı nasıl sıkıntılar ve musîbetler karşısında okuyup neşrettiklerine bakalım. Hapis cezalarına, Medrese-i Yusufiyede işim var diyerek kendisini şikâyet eden, Üstadın kâinata değişmem dediği Zübeyri hayal edelim. “Risale-i Nur’dan aldıkları îman-ı tahkikî derslerinin nuruyla ve gözüyle, herşeyde rahmet-i İlâhiyenin izini, özünü, yüzünü görüp, herşeyde kemal-i hikmetini, cemal-i adaletini müşahede ettiklerinden; kemal-i teslimiyet ve rıza ile, rubûbiyet-i İlâhiyenin icraatından olan musîbetlere karşı teslimiyetle, gülerek karşılıyorlar, rıza gösteriyorlar.’’ 2 diyerek nazar eden talebeler.
Hastalığının karşısında sabır gösteren Hz. Eyüb’ü de (as) hatırlayalım. Yaraları kokmaya başlayıp da yanında kimsenin kalmadığı yalnızlığa terk edilmiş bir halde ibadetlerini nasıl eda ettiğini görelim. Şikâyet etmeyip, hastalık giderek yayılıp ve kalbi ile diline de sirayet etmeye başladığında, istirahati için değil belki ubudiyet-i İlâhiye için demiş: “Ya Rab! Zarar bana dokundu, lisanen zikrime ve kalben ubudiyetime halel veriyor.” 3 diye münacat ediyor.
Zaman-ı hazıra döndüğümüzde dünyanın şu anda içinde bulunduğu koronavirüs ismini verdikleri Allah’ın vazifeperver memurları olan küçük bir mikrobu ile sınav içerisindeyiz. Tedbirler adı altında camilerimizin kapatılması ve bir alt daireye inecek olursak dershanelerimizde derslere ara verilmesi, daireyi daha da daraltacak olursak bütün ailelerin evlerinde hapis olması ve birçok kişinin ruh-i bunalımlara girmesi…
Yukarıda zikredilen olumsuz hadiselerin dışında yüzümüzü aynanın diğer tarafına çevirerek hayra tebdil etmeye çalışmalıyız. Evlerimiz mescid, elimizdeki telefonların (eski radyoların yerini almış olması hasebiyle) “radyo diliyle herkesin kafalarına sihirbaz ve zehirli üflemeleriyle ve mukadderat-ı beşerin düğme ve ukdelerine gizli plânlarını telkin etmeleriyle bin senelik medeniyet terakkiyatını vahşiyâne mahveden şerlerin vücuda gelmesi”ni4 engellemek için teknolojiyi hayır yönde kullanarak kendimizi ve çevremizi şer cereyanlardan muhafaza etmekteyiz.
Bu Ramazan-ı Şerifteki kıymettar vakitleri radyonun malayaniyatıyla zayi etmemesi”5 ihtarını dikkate alarak derslerimizin internet üzerinden yapılması, vücudumuzun her hücresine kadar Nurlar’ın intişar etmeye başlamasına vesile olmuş, böylece evlerimizin birer Medrese-i Yusufiye’ye tebdil edilerek ruhlarımızın huzuruna vesile olmuştur.
Rabbim ibadetlerimizi kabul, bizleri de Nurlar’dan ayırmasın inşallah.
Dipnotlar:
1- Mesnevî-i Nuriye-Reşhalar.
2- Beyanat ve Tenvirler.
3- 2. Lem’a.
4- Emirdağ Lâhikası.
5- Asa-yı Musa.