"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İnfak etmek ve sadaka

Kasım Ferşadoğlu
19 Mart 2012, Pazartesi
Kur’ân’a göre infak, malı Allah için hayır yolunda harcamak demektir. Bir başka ifadeyle önden ahiret için gönderilen bir azıktır. Karz-ı hasen hususunda Kur’ân’da geçen bazı âyetler şöyledir:

“Sana ne infak edeceklerini sorarlar. De ki: ‘İnfak edeceğiniz mal, ana, baba, akrabalar, yetimler, düşkünler ve yolcular içindir. Hayır olarak ne yaparsanız, Allah onu bilir.’’’ (Bakara Sûresi, 215)
‘’Namazı kılın, zekâtı verin. Hayır ve iyilik olarak önden ne gönderirseniz, Allah’ın katında onu bulursunuz. Allah yaptıklarınızı görür.’’ (Bakara Sûresi, 110)
‘’Mallarını Allah yolunda sarf edenlerin, durumu her başağında yüz tane olmak üzere yedi başak veren tanenin durumu gibidir. Allah dilediğine kat kat verir. Allah’ın lütfu geniştir. O her şeyi bilendir.’’ (Bakara Sûresi, 261)
‘’Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe asla iyiliğe erişemezsiniz. Her ne infak ederseniz Allah onu bilir.’’ (Âl-i İmran Sûresi, 92)
‘’Birinize ölüm gelip de, ’Rabbim! Beni bir süre ertelesen de sadaka versem ve iyilerden olsam’ diyeceği zaman gelmezden önce size verdiğimiz mallardan sarfedin.’’ (Münafikun Sûresi, 10)
‘’Gece-gündüz, açık-gizli mallarını infak edenlerin mükâfatları Rableri katındadır. Onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.’’ (Bakara Sûresi, 274)
Malı ahirete göndermek, ancak Allah rızasını gözeterek yapılacak infakla mümkündür. Hz. Peygamberimiz (asm) şöyle buyurmaktadır:
“Sizler varisinizin malını kendi malınızdan daha çok seviyorsunuz. Gerçek malınız ahirete dönük olarak gönderdiğinizdir. Varisinizin malı ise dünyada bıraktıklarınızdır.’’ (Câmiüs-Sağir, 1. Cilt, hadis no: 690)
“Veren el, alan elden daha üstündür. İnfak için çok mala gerek yoktur. Bilâkis az maldan vermek, daha makbüldür.’’ (Câmiüs –Sağir, 2:19529)
Vermek güzel bir kelime ve güzel şey. Dinin özünde ise, vermek, yoksulu gözetmek, yetime kol kanat germek, gösterişten uzak durmak, hayrı teşvik ve hayrı küçümsememek vardır. Belki dinimize göre en hayırlı olan en çok sevdiğin şeyi vermektir. (Âl-i İmran Sûresi, 92) İnsan verirken güzelleşiyor, seviyor ve mü’min olduğunu anlıyor.
Vermeyen ise kınanmaktadır:
“Dini yalanlayanı gördün mü? İşte yetimi itip kakan odur. Yoksulu doyurmayı teşvik etmeyen de odur. Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, onlar namazlarını ciddiye almazlar. Onlar gösteriş yaparlar ve en küçük bir hayra da kulak vermezler.’’ (Maun Sûresi, 1,7)
Vermek, sevmek demektir. Allah için vermek ise O’nun en güzel isimlerinden birisi olan Cevâd ismine âyinedarlık etmektir. Hiçbir karşılık ve menfaat beklemeden sadece Allah için yapılan yardımlar ve ikramlar inanan insanların ebedî kârı ve kazancıdır. İhtiyaç sahiplerine ve yoksullara yapılan yardımlar Allah için olmazsa boşa gittiği gibi beraberinde bir takım tehlikeli sonuçlar da doğurur. Bediüzzaman Hazretleri bu hususta şunları söylemektedir:
“İhsanlar zekât namına olmazsa, üç zararı var. Bazan da faydasız gider. Çünkü Allah namına vermediğin için, mânen minnet ediyorsun. Biçare fakiri minnet esareti altında bırakıyorsun. Hem makbul olan duâsından mahrum kalıyorsun. Hem hakikaten Cenâb-ı Hakk’ın malını ibadına (kullarına) vermek için bir tevziât (dağıtım) memuru olduğun halde, kendini sahib-i mal zannedip bir küfran-ı nimet ediyorsun.
“Eğer zekâtı versen, Cenâb-ı Hak namına verdiğin için bir sevap kazanıyorsun, bir şükran-ı nimet gösteriyorsun. O muhtaç adam dahi sana tabasbus etmeye (boyun bükmeye) mecbur olmadığı için, izzet-i nefsi kırılmaz ve duâsı senin hakkında makbul olur.’’ (Mektubat, 22. Mektub)
Evet mü’min hem bollukta, hem darlıkta malının belli bir kısmını Allah rızası için gizli ve açık olarak fakire verecektir. Yâni tasadduk edecektir. Sadaka verecektir.
Öyle ise sadakanın mahiyetine bakalım:

SADAKA
Sadaka, kelime anlamı olarak doğrulamak, tasdik etmek, doğru harcamada bulunmak ve bir şeyi sarfetmek anlamına gelmektedir.
Fıkıh’ta ise; zekât ve zekâtın dışında, hayır amacıyla maldan verilen şeylerdir. Sadaka insan toplumlarındaki zengin ve fakirler arasında bir köprü olup, toplumun yardımlaşma ve dayanışma ruhunun en bariz örneklerinden, aynı zamanda ibadetlerdendir.
Sadakanın çeşitlerine gelince: Zekât, fıtır sadakası, sadaka-i cariye, ilim öğretmek, insanlara faydalı olmak, yine insanlara gülümsemek birer sadaka olarak kabul edilmiştir. Ecdadımız herşeyde olduğu gibi sadaka hususuna da çok ehemmiyet verir ve bunun için de ihtiyaç sahipleri için “sadaka taşları’’ denen yerler tesbit etmişler, zenginler buralara sadakalarını koyar, fakirler buralardan ihtiyaçları kadarını alırlardı. Bu da ecdadımızın sadaka emrine ne kadar önem verdiklerini göstermektedir.
Sadaka vermek Kur’ânda övülmüş ve teşvik edilmiştir. İnfak edilen malı, yani sadakayı verirken dikkat edilecek hususlardan en önemlisi kişinin kendi kazandığı helâl malından olması ve lâyık olana verilmesidir. Helâl ve dikkat hususu maddî olarak düşünüldüğü gibi mânevî olarak da düşünülebilir. Şimdi sadaka verme şekliyle alâkalı olarak emredilen bazı âyet-i kerimelere bakalım:
“O takvâ sahipleri ki, bollukta ve darlıkta sadaka verirler; öfkelerini yenerler; insanların kusurlarını bağışlarlar. Allah da iyilik edenleri sever.” (Âl-i İmran Sûresi, 134)
“Sadakalarınızı açıktan verirseniz güzeldir. Fakat onları yoksullara gizlice verirseniz sizin için daha hayırlıdır.’’ (Bakara Sûresi, 271)
“Ey İman edenler! Sadakalarınızı malını başkalarına gösteriş için sarfeden Allah’a ve ahiret gününe inanmayan kimse gibi başa kakmak ve gönül kırmakla boşa çıkarmayın.” (Bakara Sûresi, 264)
“Mallarını Allah yolunda sarfedip sonra verdiklerinin arkasından başa kakmayı, gönül incitmeyi reva görmeyen kimseler var ya! Onların Rableri katında pek büyük ecirleri vardır.’’ (Bakara Sûresi, 262)
‘’Sadaka veren erkek ile sadaka veren kadınlar ve Allah rızasını kazanmak için bağışta bulunmak suretiyle Allah’a güzel bir karz verenlere elbette karşılığı verilecektir. Ve onlar için çok değerli mükâfatlar vardır.’’ (Hadid Sûresi, 18)
Bediüzzaman Hazretleri konuyla ilgili olarak 25. Söz’de “Kendilerine rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda bağışta bulunurlar’’ (Bakara Sûresi, 3) âyetinin izahını yaparken sadaka ile ilgili olarak şöyle bir sınıflandırma yapmaktadır:
1- Sadaka öyle bir miktarda verilecek ki, veren onun sonucunda sadakaya muhtaç olmasın.
2- Başkasının malından alıp diğerine verme değil, kendi malından olmalıdır.
3- Verdikten sonra minnet etmemek, verdiğini başa kakmamak.
4- Nafakasına sarfedecek kimselere vermek. Yoksa sefahete sarfedenlere sadaka makbûl olmaz.
5- Sadakayı Allah namına vermektir.
6- Sadaka mal ile olduğu gibi, ilim ile, kavl ile, fiil ile ve nasihat ile de olmaktadır. (Sözler, s. 325)
Âyet-i kerimede sadakaya şöyle vurgu yapılmaktadır:
“Mallarını Allah yolunda sarfedenlerin hali bir daneye benzer ki, o dane yedi başak sürmüştür. Her başakta yüz dane vardır. Allah dilediğine daha da katlar. Allah ihsanı geniş ve tam bilgi sahibidir.” (Bakara Sûresi, 261)
Hadis-i şeriflerde de sadakanın nasıl olacağı ve fazileti şöyle bildirilmiştir:
“Allah sadakayı kabul eder. Onu güzel bir şekilde muhafaza ederek, sizden birinizin bir tayı (at yavrusu) büyüttüğü gibi büyütür. Öyleki, bir lokma Uhud Dağı gibi olur.’’
“Her hoş söz sadakadır.” (Müslim, zekât, 56)
“En üstün sadaka iki kişinin arasını düzeltmektir.” (Teberani’nin Kebirin’den)
“İki kişinin arasında adâlet etmek sadakadır.” (Riyazus-Salihin T.1.289)
“Dil ile yapılan en üstün sadaka şefaattır ki, onunla esiri kurtarırsın. Kan dökene mani olursun ve Müslüman kardeşine iyiliğin gelmesine vesile olursun.’’ (Beyhakinin Şibü’ül İmarından)
“En üstün sadaka aç bir canlıyı doyurmandır..’’ (Beyhakinin Şibü’ül İmarından)
“Sadakanın en faziletlisi, ihtiyaçtan fazla olanını vermektir. Veren el, alan elden hayırlıdır.” (İbn-i Mâce, Mukaddime, 20)
Seferilikte-–yolculukta—dört rek’âtlı farz namazların iki rek’ât kılınması izninin verilmesi bile sadaka olmaktadır. Bunu da şu hadis-i şeriften anlıyoruz:
“Birgün Hz. Ömer (ra) Hz. Peygamberimize (asm) bu meseleyi sorduğunda Efendimiz (asm) ‘Bu Allah’ın size verdiği bir sadakadır. Siz, Allah’ın sadakasını kabul edin’ buyurmuştur.”
“Yolda insanlara sıkıntı veren şeyleri kaldırman bir sadakadır.’’ (Buhari, Edep)
“Kıyamet gününde insanlar arasında hüküm verilinceye kadar herkes sadakasının gölgesinde bulunacaktır.” (Müsned, 4:48)
“Sadaka suyun ateşi söndürdüğü gibi günâhları yok eder.” (İbn-i Mâce, Zühd, 22; Ebu Davud, Edep, 44)
“İyilik ömrün artmasına vesiledir. Sadaka da kötü kazaların önlenmesine vesiledir.” (İbn-i Asakir’den)

Okunma Sayısı: 14741
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı