MHP liderinin “AYM de kapatılsın” çıkışına AKP Seçim İşleri Başkan Yardımcısı Samir Altunkaynak’ın verdiği “Özellikle son dönemde verdiği kararlarla hukuku taçlandıran AYM’ye her karar sonrası hukukî olmayan yaklaşımlarla saldırmak en başta bu ülkenin hukuk sistemini yok saymaktır” cevabı öyle gösteriyor.

Ama bu cevaba, iyice yörüngesine girdiği Bahçeli ile arayı iyi tutmayı herşeyden önemli gören Reisin görünür bir tepkisi olmadı. Bahçeli’nin danışmanının dozu düşük cevabı dışında MHP’den de kayda değer bir karşılık gelmedi. Belli ki işi büyütmek istemiyorlar.

Demek ki herşeye rağmen kader ortaklığını sürdürecekler. Altunkaynak’ın bireysel çıkışı da “gaz alma” manevrası olmakla sınırlı kalacak.

Zaten genel gidişat da öyle gösteriyor.

Bu noktada emekli amirallerin müdahale dönemi alışkanlıklarını çağrıştıran bildirisi de, tek adam rejiminin adalet, hukuk, demokrasi, hak ve hürriyetler, ekonomi alanlarında ürettiği bilumum sorunları gizleyip gündem saptırmak için, konumları gereği bu tartışmaya müdahil olmaması gereken kurumlar da mobilize edilip işin içine katılarak yeni bir algı operasyonunu tetiklemek için değerlendiriliyor.

Muhtevası da, yöntemi de, zamanlaması da problemli olan bildiri iktidar blokunun iddia ettiği gibi yeni bir 15 Temmuz tezgâhının mı parçası; yoksa 15 Temmuz gerekçesiyle başlatılan 20 Temmuz sürecinde kurulan tek adam rejimini tahkim etmek için mi kullanılıyor?

GATA’daki papyonlu tarikatçının Deniz Kuvvetlerindeki benzeri bir figür üzerinden “irtica” hassasiyeti kaşınıp, emekli vekil ve diplomatlar da devreye sokulmak suretiyle gerilim daha da tırmandırılarak gerçek gündemlerin örtüldüğü bir ortam oluşturulmak isteniyor.

İşin garibi: Bildirinin başını çekmekle suçlanıp gözaltındaki sorguları devam eden 10 emekli amiralden 7’si Balyoz sanığı. Balyozda darbecilikle suçlanmışlardı; sonra “Meğer kumpasmış” denilip bırakıldılar. Şimdi yine darbecilik ithamıyla sorgulanıyorlar. “Darbecilerle mücadele(!)”de dönüp dolaşıp geldiğimiz yer burası.