Hekimoğlu İsmail mahlâsıyla tanınan Ömer Okçu, hafta sonu berzah boyutuna taşınan 90 yıllık ömrünü 20’li yaşlarından itibaren Risale-i Nur hizmetlerine vakfetmişti.
Şahiner’in Son Şahitler dizisinin ilk cildindeki hatıralarında, 1954-55 yıllarında, bizzat okuyamadığı Osmanlıca Risaleleri dağıtırken, “Bu kitaplarda ne yazıyor?” diye soranlara “Siz hocasınız, okursunuz. Ben okuyamıyor, ama öğrenmeye çalışıyorum. Siz okuyunuz, bize anlatınız” cevabı verdiğini anlatıyor.
1959’da Emirdağ’da ziyaret edip, yeni basılan Tarihçe’yi başka eserlerle birlikte teslim ettiği Üstadın “Almanya ve Amerika’dan Risale-i Nur isteniyor. Oralara gidecek kardeşlerimiz götürsün” sözünden üç ay sonra kurs için ABD’ye gidip Risale götürdüğünü de.
1960’lı yılların sonlarında Minyeli Abdullah romanını yazdı. Babıâli’de Sabah gazetesinde tefrika edilen bu roman, İttihad döneminde kurulup daha sonra Yeni Asya adıyla devam eden Mihrab Yayınevinin ilk kitabı oldu.
İlk İslamî roman olarak çok basılan ve çok okunan kitabın, yıllar sonra rahmetli Yücel Çakmaklı’nın yönetmenliğinde filmi çekildi.
İkinci romanı Maznun olan Hekimoğlu, İttihad ve Yeni Asya’nın kurucu kadrosunda idi.
1975’e kadar “Tefekkür” köşesinde günlük yazılar yazdı. Bunun yanında, Ölüler Diriliyor, Suriye Bu Hale Nasıl Düştü, Daniken’in “Tanrıların Arabaları” kitabına cevap gibi küçük broşürler de onun imzasıyla yayınlandı.
Aynı zamanda birçok yerde yoğun ilgi ve katılımlarla gerçekleşen konferanslar verdi.
Sonraki yıllarda hizmetine başka mecralarda devam etti. Kendisine has akıcı üslûbuyla kaleme aldığı yazı ve kitaplarında insanları hep kitaba, okumaya, tefekküre teşvik etti. Öğrencilere “Kandil gecelerinde fizik kimya çalışın ve fenlerin penceresinden Allah’ı tanımaya çalışın” tavsiyesinde bulundu.
Yeni Asya’nın Üstadı anma ve iftar gibi etkinliklerinden bazılarına katıldığını hatırlıyoruz. O zamanki kitap çalışmalarımızdan haberdar olup takip ettiğine dair sözlerini de.
Şahiner’in Aydınlar Konuşuyor dosyasındaki sorulara verdiği cevaplarda “Susuz kalmış çiçekten farksız olan manevî hayatımızı güçlendirmeliyiz” demişti. Bahsettiği halin katmerlendiği bir ortamda berzaha göçtü.
Ruhu şad, mekânı Cennet olsun.