Başbakan, siyasî rakiplerinden ziyade Pensilvanya’yı hedef seçip her koldan ona yüklendiği seçim konuşmalarında Bediüzzaman’dan da çokça bahsediyor.
Evvelâ, Said Nursî’nin 65 yıl önce talebeleriyle birlikte zindana atılıp tutuklu olarak yargılandığı ve dehşetli zulümlere maruz kaldığı Afyon’da bunları hatırlatarak CHP’ye vurdu.
Hemen ardından, sözü, son dönemde bir numaralı tehdit ve tehlike olarak gösterdiği paralel yapıya getirerek, bu “örgüt” için “Said Nursî’nin izinden gittiğini iddia ediyor. Bediüzzaman’ın kemikleri sızlıyor” diye konuştu.
Biz de arada böyle bir bağlantı kurmasını eleştirip itiraz ettik (25.2.14 tarihli yazımız).
Erdoğan Isparta mitinginde yine Bediüzzaman’dan bahis açtı. Onun burada da yıllarca sürgün yaşadığını, eserlerinin büyük kısmını Barla’da yazdığını söyledi. Ve en ağır şekilde CHP’nin zulmünü çekmesine rağmen asla diz çökmediğini ve boyun eğmediğini ifade etti.
Bunlar tarihî gerçekler. Ama hepsi bundan ibaret değil. Said Nursî’yi 1927 başında Barla’ya süren ve ardından 1935’te 120 talebesiyle beraber Eskişehir’de tutuklu olarak yargılatan CHP iradesinde, o zaman “birinci reis” konumundaki M. Kemal’in yeri de vurgulanmalı ki, eksik kalan en önemli parça tamamlansın.
Erdoğan, Eskişehir’de yapacağı mitingi iptal etmeyip orada da konuşsaydı, Afyon konuşmasında Gençlik Rehberi’ne yasak koyan Bakanlar Kurulu kararını, “Altında millî şef İnönü’nün imzası var” diyerek açıkladığı gibi, Barla ve Eskişehir zulümlerinde M. Kemal’in rolünü ortaya koyan belgeler de gösterir miydi?
Başbakanın, aktardığı şu anekdot da ilginç:
“Said Nursî’’ye neden DP’yi, merhum Adnan Menderes’i desteklediğini talebeleri soruyor. Verdiği cevap manidar: ‘Eğer DP düşerse ya Halk Partisi veya Millet Partisi iktidara gelecek. Dolayısıyla sosyal hayatımıza ve vatanımıza dehşetli bir tehlike oluşturur. CHP’nin iktidara gelmemesi için DP’yi Kur’an, vatan ve İslamiyet namına muhafazaya çalışıyorum.’ ”
Buradaki CHP vurgusunu öne çıkarıp MP kısmını es geçen Erdoğan’ın, kendisini Menderes’in, partisini de DP’nin yerine koyduğu açık.
Ve galiba “Şimdi de CHP’nin gelmemesi için Kur’an, vatan ve İslamiyet namına bizi muhafaza edin” şeklinde bir mesaj vermeye çalışıyor.
40 yıllık siyaset hayatında görülmemiş bir tarzda Said Nursî vurgularına ağırlık verip Nur cemaatlerini yanına çekmeye ve hedefindeki Gülen’i bu yönden de tecrit etmeye çalışan Erdoğan’ın Bediüzzaman ilgisi, dileriz, konjonktürel siyaset manevraları olarak kalmayıp, Risale-i Nur’u daha iyi anlama çabasına dönüşür.
Çünkü çıkış yolunun anahtarı Said Nursî’de.