Görünen o ki, iktidar blokunun onca öfkeli tepki ve reddiyelerine rağmen Türkiye seçim sürecine girmiş durumda.
Böyle bir atmosferde artık herşey seçime endeksli olarak şekillenecek. Konuşmalar, söylemler, mesajlar, tartışmalar, uygulamalar, politikalar...
Biz yaklaşık bir buçuk yıl öncesinden itibaren erken seçim ihtiyacını seslendirdik. O zaman bu konu kimsenin gündeminde değildi. Ama sonraki süreçte durum değişmeye başladı. Anamuhalefet başta olmak üzere partilerin bu yönde vurgusu giderek artan ve güçlenen mesajlar verme noktasına geldiler.
Bu mesajlar toplumda da mâkes buldu. Ve başlangıçta yüzde 30’lar seviyesinde olan erken seçim talebi bugün yüzde 60’ları aştı.
İktidar medyasının “Milletin gündemi seçim değil, geçim” söylemi dahi, netice itibarıyla “Geçim için de seçim şart” kanaatinin güçlenmesine ve pekişmesine hizmet etti.
Çünkü tek adam rejiminin her alanda olduğu gibi ekonomide de uyguladığı ayrımcı, kayırmacı, keyfî, sorumsuz ve halktan kopuk politikalar, geniş kesimleri mağdur etti.
Habire tırmanan enflasyon, hayat pahalılığı ve işsizlik, milyonları canından bezdirdi.
Tek taraflı propaganda ve beyin yıkamalar ile estirilen baskı ve terör havasının da etkisiyle duyarsız kalınan hukuksuzluklar ve yol açtıkları mağduriyetler, KHK’lıların durumu, hukuksuz yargılama ve mahkûmiyetlerin doğurduğu hak ihlâlleri, vicdanları isyan ettiren uygulamalar artık konuşulur hale geldi.
Onun için, önümüzdeki seçime böyle bir gündem birikmesi ve yığılmasıyla gidiyoruz.
İşaretler, tek adam rejimiyle çok daha ağırlaştırdığı bu tablonun sorumlusu olan iktidarın, sandıkta seçmenden esaslı bir şamar yiyeceğini haber veriyor. 31 Mart ve 23 Haziran’da Ankara ve İstanbul’dan vuran dip dalga, ülkenin tümünde hissedilecek yeni bir siyasî deprem ve tsunami için seçimi bekliyor.
Kuvvetle muhtemel ki, iktidar gitmemek için elindeki bütün kozları sonuna kadar kullanacak. Devlet gücü ve imkânları, seçim rüşvetleri, göstermelik tavizler, yeni baskı, tehdit ve korkutma politikaları, algı operasyonları, sınırötesi harekâtlar, sandık oyunları.
Bunlara karşı, hiçbirine itibar etmeyip papuç bırakmayan, demokrasi ve adaletten taviz vermeyen çok sağlam bir güçbirliği şart.