On büyükelçinin açıklamasıyla Kavala üzerinden patlak veren, Erdoğan’ın “istenmeyen adam” tepkisiyle tırmanan ve ABD Büyükelçiliğinin, diğer dokuz büyükelçilik tarafından da rt edilerek paylaşılan “Açıklamamız içişlerine karışmamayı öngören Viyana Sözleşmesinin 41. maddesiyle uyumlu” açıklamasıyla bu konu özelinde şimdilik yatışmış gibi görünse de, sıradaki Demirtaş dosyasında yine gündemin ilk sırasına çıkması kuvvetle muhtemel olan hukuksuzluk anaforu, Kavala ve Demirtaş’la benzer durumda oldukları halde uluslararası ilgiden mahrum olan nice insanın canını yakmaya ve hayatını mahvetmeye devam ediyor.
Bunlardan biri, annesi kanserli, babası alzheimer, oğlu kalp hastası, eşi cezaevinde, kendisi de 4. evre kanser hastası olan Ayşe Özdoğan. Ve bu haliyle neredeyse bir aydan beri cezaevinde tutulup, hapishane-hastane seferlerinde süründürülüyor. Çok farklı kesimlerden yükselen insanî ve vicdanî tepkilere ve “Tahliye edilsin” çağrılarına rağmen.
Bir başka yürek yakıcı olay, Ankara Şehir Hastanesinde çalışan 25 yaşındaki asistan hekim Rumeysa Berin Şen’in, 36 saatlik nöbet sonrasında aracıyla evine giderken, yol kenarındaki kamyona çarparak vefat etmesi.
Sabah kahvaltıyı hazırlayıp kendisini bekleyen annesine kavuşması nasip olmayan Rumeysa Hanım, sağlık çalışanlarını 36 saat uykusuz nöbete mecbur eden mantık, hukuk ve vicdan dışı dayatmanın kurbanı oldu.
Babası hukuk profesörü Murat Şen’in malûm süreçte 12 yıla hüküm giymiş bir KHK’lı olması, hadisenin acısını daha da katmerledi.
Prof. Şen, kızının cenazesine tam teçhizatlı onlarca jandarma nezaretinde ve elleri kelepçeli olarak katıldı. Bir hukuk hocasına bu acı gününde reva görülen muamelenin görüntüleri vicdanları ayrıca kanattı ve sızlattı.
AKP iktidarının 19., 15-20 Temmuz sürecinin 6. ve bu sürecin gölgesinde kurulan tek adam rejiminin 4. yılında Türkiye işte böyle acı tabloların yaşandığı bir ülke haline geldi.
Peki, bu hal daha ne kadar devam eder?
Sualin cevabı toplum olarak bize bağlı. Zulüm karşısındaki genel duyarsızlığı ne zaman tam olarak aşar ve “herkes için hukuk-adalet” talebine ne zaman hep birlikte sahip çıkarsak, zulümlerin sonu da o zaman gelir.
Duamız o ki, o vakit artık gelmiş olsun.