Doğu Akdeniz’de İsrail, Kıbrıs Rum kesimi, Yunanistan, Mısır ve ABD ortaklığıyla epeydir devam eden petrol-doğalgaz sondajlarına karşı Libya ile yapılan anlaşma içeride büyük bir stratejik başarı olarak sunuluyor.
Öyle olup olmadığını zaman gösterecek.
Ancak olayın petrol-doğalgaz aramalarıyla sınırlı kalmayıp çok daha ötesine götürülmek istendiğine dair işaretler gözleniyor.
Cumhurbaşkanının bu ülkeye asker gönderme konusunda “Libya halkından dâvet gelirse bu bizim için hak haline gelir” sözü, bunların en sonuncusu. BM’nin bu ülkeye uyguladığı silâh ambargosunun asker göndermeyi kapsamadığı yönündeki sözü de.
Belli ki, bu konuda hazırlık yapılıyor.
Peki neden?
Libya ile yapılan anlaşmanın en zayıf tarafı, bu ülkede iç çatışmaların hâlâ devam etmesi ve kimin kazanacağının belli olmaması.
Cumhurbaşkanının “meşrû hükümet” diye nitelediği mevcut yönetime karşı General Hafter’in sürdürdüğü hareket etkisiz hale getirilebilmiş değil. Tam tersine artan bir dış destekle Trablus’u çok daha fazla zorluyor.
Ve Rusya’nın desteği de ondan yana.
Erdoğan bu meseleyi Putin’le konuşacağını söylerken, “Hafter, Rusya ile münasebetlerimizde yeni bir Suriye doğurmasın” diyor.
Yani Suriye’de bize rağmen Esad’ı destekleyen Rusya ile işbirliği yapmak zorundayız.
Aynı şey Libya’da da tekrarlanmasın!
Ama Erdoğan’ın “Durumu iyi değil” dediği Hafter için gelen haberler farklı: Yılsonuna kadar Trablus’a hâkim olacağı iddia ediliyor.
Öyle olursa Türkiye yine açık düşecek...
Aslında dış politikamızın temel prensiplerinden biri ülkelerin iç işlerine karışmamak ve iç çatışmalarında taraf olmamaktı. Son dönemde bu ilkenin terk edilmesi Suriye’de başımıza ne işler açtı ve bu ülkeyi de ne hale getirdi; hep birlikte ıztırapla takip ediyoruz.
Libya’da aynı hataya düşülmesi, dahası bu ülkede Kaddafi devrilip linç edildikten sonra bir türlü sonu gelmeyen iç çatışmalara katılmak üzere asker gönderilmesi, her bakımdan son derece ciddî sıkıntılara sebep olur.
Tecrübeli diplomasi kadrolarını, Meclisi ve kamuoyunu dışlayarak Türkiye’yi emrivakilerle sonu meçhul yeni maceralara sürüklemeye hiç kimsenin hakkı yok, olmamalı...