"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Üstad “Risale-i Nur’u sadeleştirin” dedi mi?

Kâzım GÜLEÇYÜZ
20 Nisan 2014, Pazar
Risale-i Nur’un sadeleştirilmesini savunanlar, Üstadın bir mektubunda geçen ifadelerini dayanak gösteriyorlar.
Evvelâ söz konusu mektup, Kastamonu Lâhikası’nın sadece bir yayınevi tarafından basılan versiyonunda yer alıyor, diğer baskılarda yok.
Üstad bu ifadelerinde “Yirmi sene evvelki Türkçe ile şimdiki Türkçe farklı olduğundan, yeni Türkçe için bazı kelimat-ı Arabiyede tasarruf edildi. Siz de öyle yapabilirsiniz. Risale-i Nur yirmi sene evvelki Türkçe ile konuşur. O zamanı görmeyen gençlere teshilât olması için bazı tabiratı değiştirirseniz iyi olur” diyor.
Bu sözlerin yukarısında ise şunlar var:
“Burada lise mektebine tesirli bir nur girdi. O da Otuz İkinci Söz’ün Birinci Mevkıfı, Otuzuncu Lem’a’nın ism-i Adl ve Hakem Nükteleri, Tabiat Lem’ası hâtimesine kadar, Âyetü’l-Kübrâ’nın, ‘Evet, bu dünya memleketine ve misafirhanesine giren her bir misafir’ diye başlayan Birinci Makamın başından ilham, vahiy mertebeleri hariç kalıp, ta On Sekizinci Mertebe olan kâinatın hudus hakikatı, ta imkâna kadar, yeni hurufla, bir ihtar-ı manevîyle izin verdik. Daktilo (el makinası) ile kendilerine yazdılar. Siz de bu dört parçayı birden cilt yapıp yeni hurufla ehl-i inkâra on ikilik top güllesi gibi atabilirsiniz.”
Bu kısım diğer Kastamonu Lâhikası nüshalarında mevcut. En son Yeni Asya tanzimiyle basılan nüshanın da 204. sayfasında okunabilir.
Bütün olarak bakıldığında, burada çok özel bir çalışma var. Üstad iman hakikatlerini liseli gençlere ulaştırmak için, risalelerden “ihtar-ı manevî” ile seçerek derlediği bahisleri en ince detayına kadar tanzim ediyor ve daktiloda yeni harflerle yazılarak çoğaltılmasını istiyor.
(Bu eseri şimdi Asâ-yı Musa adıyla okuyoruz.)
Diliyle ilgili olarak ifade ettiği ettiği hususlar da bu bağlamda, yine bu esere mahsus bir düzenleme olarak anlaşılıp öyle yorumlanmalı.
Ancak “Gençlere kolaylık olsun” diyerek bazı “kelimat-ı Arabiye”de yaptığı tasarrufları da sınırlı tutuyor ve metnin tamamını o günün Türkçesine dönüştürme gibi bir yola gitmiyor.
Mektupta talebelerine “Bazı tabiratı değiştirirseniz iyi olur” derken de, herhalde ucu bucağı belirsiz bir şekilde, orijinal metni tanınmaz hale getirecek tasarrufların yolunu açmıyor.
Dahası, talebesi Said Özdemir’in söylediğine göre, Kastamonu Lâhikası neşredilirken, mektuptaki o ifadeleri bizzat kendisi kaldırıyor.
Daha da ötesinde, bu mektubu yazdıktan vefatına kadar geçen aşağı yukarı 20 senelik zaman zarfında, eserleri için “Dilini güncelleyelim” gibi bir konuyu hiç gündeme getirmiyor.
Tam tersine, hep orijinal metniyle okuyor ve okutuyor. Anlamak için de “Dikkat ve teennî ile okuyun” tavsiyesini her fırsatta tekrarlıyor...
Okunma Sayısı: 13103
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • bilal

    29.12.2024 01:56:44

    önceki yorumdan devam: Zamanımızda yaşamış mühim bir zat, talebelerine kendi cemaatlerini kastederek, tek bir meşrep etrafında toplanmış bir cemiyetin Kur’an’ı bütün kuşatıcılığıyla tefsir etmesinin mümkün olmadığını, tam ve kâmil bir tefsirin ancak farklı meşrep ve mezaçtaki insanların bir araya gelerek yapılabileceğini söylemiştir. Keşke bu sadeleştirme meselesi de bu kadar reaksiyon görmeseydi ve Nur cemaatlerinin üzerinde beraber çalıştığı ve uzlaştığı ortak bir metin günümüz gençliğinin istifadesine sunulsaydı diye düşünüyorum. Saygılar.

  • bilal

    29.12.2024 01:56:23

    Üstad Hazretlerinin izin verdiği sadeleştirmedeki illet, eski yazıyı anlamakta zorlanan gençlerin istifadesine imkân tanımaksa, aynı gayeyle diğer eserler de günümüz Türkçesiyle sadeleştirilebilir diye düşünüyorum. Değişen zamanla beraber ihtiyaçlar da metotlar da değişir. Efendimiz Aleyhisselam, vahyin bidayetinde hadislerin yazılmasına müsaade etmemişti; maslahat o yöndeydi. Fakat daha sonra sahabelerine hadis yazmaları için izin vermiştir. Efendimiz Aleyhisselam’ın hayat-ı seniyyeleri içinde Kur’an iki kapak arasında toplatılmamış, surelerin sırası da tertip edilmemişti. Bunlar, ihtiyaç hasıl olduğunda sonraki dönemde sahabe eliyle yapıldı. Risale-i Nur’da Kur’an gibi manayı lafza rapteden bir sır bulunsaydı, Üstad Hazretleri ne bahsettiğiniz esere müdahaleye ne de Latin harfleriyle basıma izin verirdi gibi geliyor. +++

  • A. AYDIN

    1.9.2024 03:21:37

    Allah razı olsun. Sağlam bir cevap olmuş.

  • İlhan

    31.8.2024 01:21:50

    Kardeşler sizden başka Müslüman yok mu? Sadeleştirme neden sahteleştirme olsun? Bu sadeleştirmeyi yapan ilim heyetine bir iftira sayılmıyor mu? Siz suizana mı yoksa hüsnüzanna mı memursunuz? Üstad ve mübarek talebeleri zindan zindan dolaştırıldı, çekmedikleri cefa ve eza kalmadı. Şimdi sadeleştirmeyi yapan ama ekseriyetle asılları okuyan mübarek insanlar zalimin ve komiteyi zındıkanın tasallutu altındayken (üstadları ve abileri gibi) oturmuş geminin direklerini boyamanın ne anlamı var? Dünyanın her yanına Milyonlara Kur’an, sünnet ve Risale taşıyan bu insanların hakkında konuşurken daha dikkatli olmak lazım değildir midir? Otuz yıldır tanıdığım bu insanlar hiçbir şekilde başka cemaatlere, hele ki Nur camialarına kem söz ettirmedi. İçine atıldıkları Nemrut ateşine bir damla su taşıyan olmazsanız da bari ateş harlayıcı olmayın (Kardeşlerimiz!).

  • Kenan

    30.8.2024 23:52:26

    Çocuklarınıza bir sorun.."Bu konuda ne düşünüyorsunuz"diye

  • Nafiz Çetin

    3.1.2015 14:46:56

    Abiler Risaleleri başka dillere nasıl çeviriyor acaba,şimdi çinli bir adama osmanlıca ögretiyo deyiliz,yahut bir rusa,o kelimelerin Türkçe'de karşılığı yokta Çince ve Rusca da karşılığı var diyosanız tamamda öyle bir şeyde mümkün değil.Aynı şekilde Kuran-ı Kerimi anlamak için önce arapcamı öğrenecek insanlar.Amaç insanoğlunun imanı ise mesele ne..

  • öğretmen

    5.7.2014 12:40:00

    Osman Güneş’e katılıyorum. Sadeleştirmeye ben de karşıydım o risaleleri okuyanları görünce itiraz etmenin mümkün olmadığını gördüm.Çünkü onları okumasa risale okumayacak.
    Şu an gençlerin nasıl bir günah cenderesinde olduğu sanırım bu çevrelerce bilinmiyor. Aynı zamanda bir öğretmen olarak gençlerin dili çok vahim.Risale okunan çevredeki çocuklarınız gibi düşünmeyin.En basit bir kelimeyi bilmiyorlar.
    Sonra Üstadımız başkasının imanını selamette görmek için cehennemde yanmaya razı iken bizim bu katı düşüncemiz nedir?
    Risaleyi sadeleştirmeyi şimdi ne yazık ki Kültür Bakanlığı yapacak.Asıl vahim olan bu bahane edilerek risaleleri devletin tekeline vermekti. Devlet cemaatin ipini ele alıp Fırıncı abiyi gördüğünüz gibi huzurunda iki büklüm etti. Risalenin sadeleştirmesine karşı olup risaleleri devletin eline veren Said Yüce’nin Prof.K.Özdemir ile kuzen olduğu düşünülürse olayın parçaları birleşir sanırım.
    Bu işte cehennem azabını gerektiren işler dönüyor.S.Yüce’nin milletvekili adayı idi.

  • Osman Güneş

    30.6.2014 14:27:00

    Sadeleştirmeye karşı olmakla beraber, Risalelere Kuran-ı Kerim Allah kelamı muamelesi yapıp şirke girme ihtimali var, bu yüzden herkesin yorumlarında daha dikkatli olması lazım. Kuranı Kerim’in bile meali yazılmış, tercümesi yapılmış. ciltlerce tefsir kitabı yazılmış. Sizler şuna açıklık getirin ; ahlaki çöküntü içinde olan yeni nesillere Risaleleri nasıl ulaştıracaksınız, onların imanına vesile olmak için ne yapıyorsunuz? kendi kendinize oturup körler sağırlar birbirini ağırlar misali risale dersi yapmak yetiyormu? En azından maddi manevi ömrünü buna adayan, dünyanın yüzlerce ülkesine iman ve kuran hizmeti götüren bu insanlara biraz saygı duyun, dua edin en azından manen destek olun.

  • ahmet sert

    20.4.2014 13:34:00

    DEVAMI:Akıl ve Ruh yaratılıştan böyledir.Şimdi İman ve Kuran Hizmetinde; otuz yaşında hiçbir haksızlığa boyun eğmeyen CEVVAL Bediüzzaman Molla Saidin mi,yoksa Yetmiş yaşındaki Kamil Üstad Said NURSİnin mi yöntemleri rehber alınacaktır. Karma bir yöntem mi uygulanacaktır.Hangisi işimize uygunsa o mu.Bence akıl süzgecinin burada şiddetle devreye girmesi gerekir ALLAH c.c RESULÜNÜ asm. hangi yöntem ile istihdam etti ise rehber o olmalıdır.Mekke döneminde Mudar Kabilesine Beddua eden Muhammed asm. ile Uhud da ’’Allahım onları affet zira bilmezler ’’ diyen Muhammed asm birmidir.’’Beni RABBİM ne güzel terbiye etti H.Ş’’ diyen ALLAH RESULU insanın bu tekamül sürecinede işaret eder.işte ÜSTADIMIZIN hayat safhalarını ve uygulamalarını bu pencereden incelemeliyiz.Aksi takdirde Adetullah kanunlarının hilafına hareket eder ve tokadını da yeriz.Adeta darılmış gibi otuz gündür kendini gizleyen NURLAR, bize tokat atmış olmuyor mu?’’Düşünenler için ayetlerimizi işte böyle gösteririz.Ayet MEALİ    

  • ahmet sert

    20.4.2014 13:03:00

    KUR’ANİ ÖĞRETİM VE UYGULAMA YÖNTEMİ:Şöyle bir yanılgımız var.Lider konumundaki bir insanın;hayatının her safhasında ki söz ve davranışlarının sanki son birkaç ayda yapmış gibi kabul ediyor ve kendimiz için bir ölçü olarak alıyoruz.Halbuki KUR’ANİ metod tedricidir VE olumlu yönde değişkendir.Şarab,Kadınlar,ibadetlerle ilgili bazı durumlar v.b.sonradan gelen ayetler ile değiştirilmiştir. Resullullah ASM örfe göre yaptığı önceki söz ve davranışlarını ölçü olarak alamayız.Ölçü Ayetler ve Efendimizin ASM uygulamalarıdır.
    Üstadımız 26. Mektubun 2.Mebhasında bir insanın değişik şahsiyetlerinin olabileceğini açıklar.İnsan talim ile tekemmül eden bir mahiyette yaratılmıştır.Hep en iyisini arar.Dener,vazgeçer, daha
    iyisini dener.Nihayet bir kararda durur.Akıl ve Ruh yaratılıştan böyledir.30   

  • seyfeddin kamil d.

    20.4.2014 12:42:00

    Sn. Güleçyüz; ’Said Özdemir’in söylediğine göre, Kastamonu Lâhikası neşredilirken, mektuptaki o ifadeleri bizzat kendisi kaldırıyor’. diyorsunuz. Peki Said Özdemir’in oğlu prof. Kemalettin Özdemir, F.G. hareketinin derin elemanlarından biriydi. Bu sadeleştirmenin stratejik beyni onlar değil mi? Üstadımızın külliyatı sadeleştirme arzusu olsaydı, bunu en önce rahmetli Zübeyr Gündüzalp abi sahiplenir ve Yeni Asya Grubu da gerçekleştirirdi. Burada her iki tarafın amacı yalnızlar prensi Yeni Asya’yı köklerinden koparıp tarihe gömmek. Birinci gayr-i meşru muhabbetin cezası olarak ortağından ağır bir darbe yedi. İkincisi de ortağından aldığı darbeleri şimdilik kapatsa da ileride inceldiği yerden(cumhurbaşkanlığı seçimleri) kopacağı kesin.

  • asaıd

    20.4.2014 12:15:00

    Daha detaylı ve ıkna edıcı olmalı.zıra adamlar bu mektubu elden ele dılden dıle aktarıp sadelestırmeye fetva budur bız ustadın yazdıgına bakarız dıyorlar.bu konu daha ısbat ve ıkna edıcı olmalı ve ustunde durulmalı

  • celal can

    20.4.2014 12:05:00

    Risalei nurun sahsi manevinin icinde okunmasi birlik ruhunu pekistiriyor.degerli
    abi ve kardeslerimiz gerekli izahi ve aciklamalari yapiyor.senelik istihap haddinin onlarca katini basmalari insani zanna supheye dusuruyor.gonuleri zahatsiz ediyor.sadelestirenler seslere kulak versin vicdanlari varsa...

  • celal can

    20.4.2014 11:43:00

    Kimse kusuruma bakmasin ama Risalei nurlari sadelestirmek tesetturlu bir bayana
    caktirmadan ulu orta ... giydirmek gibi birsey;Ayasofyayi cami gorunumunde kiliseye cevirmek gibi,ucube akil oyunlariyla bir yerlere yaramaktan
    baska birsey degil.Risalei nurlari sadelestirmek...

  • ali yeşilkaya

    20.4.2014 11:16:00

    sadeleştirme meselelesinde anlaşılmıştır ki,ne yapılırsa yapılsın hoca bu işten vazgeçmeyecek.ve hadisenin bütün cihetleri yeterince konuşulup tartışıldı.nihayetinde nurcuların bu konuda ortak bir tavır aldıkları da meydanda.
    dolayısıyla fikrim odur ki;hukuki açıdan bu işin takipçisi olmak durumundaki abilerimiz vazifelerini yapmaya devam etsinler.
    ama bizler bu konuyu daha fazla konuşmayalım.zira ’dedikodu’ve ’gıybet’ hastalığını yaymaya ’meşru’ bir vasıta haline gelmeye başladı.

  • metehan

    20.4.2014 09:35:00

    Kaldirilan o ifade zehra yayincilik 2002 yili baskisi 117.sayfada gecmektedir.

  • ümit deniz

    20.4.2014 07:34:00

    Tabii ki risale-i nur talebeleri sadeleştirmeye taraftar olmayıp, karşı cikacak. Ve tabii ki, sadeleştirmeyi, yolsuzluğuna örtü yapmaya çalişan mc cartny’ci tatbikatlarından dolayi kemalizmin yeni versiyonuna da karşı çıkacak...

  • Garib Doğu

    20.4.2014 06:02:00

    Ne olursa olsun sadeleştirmeye asla izin yok.Ne Risale’ler de böyle bir izin var,ne de talebeleri böyle bir şeye razıdır.Sadeleştirmenin hiç bir sürette mazereti yok.Bu babta yapılan bütün açıklamalar,sebeblerin hepsi zorlamalı ve suni açıklamalardır.Haklı hiç bir tarafları yoktur.Herşeyden evvel Müellifi Muhteremin asla izni yoktur.Sadeleştşirme adı altında yapılan doğrudan Risale-i Nur’un özüne müdaheledir.Tahrif ve tahribtir.Risale-i Nur’a cinayettir.Aklı başında olan kimse asla buna cürret ve cesaret edemez.Çünkü çok ağır bir vebali vardır.Risale-i Nur gaybi bir tanzim ve imza olduğundan buna mudahele etmenin nereye dokunduğunu mudahele edenler hesaba katmalıdırlar.Son gelişmelere birazda bu pencereden bakmak gerekiyor...Beşer zülmetse bile altında kaderin adaleti var!

  • metehan

    20.4.2014 05:27:00

    Evet ortak dertleri ve söylemleri bir olanlarin bir araya gelip,hayatta olan abiler ve meşrepleri temsilen kardeşlerin oluşturuğu bir heyetle yayin farkliliklarini giderici ortak bir metin simdi olusturulamaz ise yarin cok gec olmus olabilir.yoksa bu gürültülü ortamin ortasinda bogulup gidecegiz(Allah muhafaza) Ha bu arada şu o bazi bölümleri günümüz türkcesi ile yazilsin anlamindaki sözleri hangi yayinevi basmis meraki uyandi icimde ...bakin işte bu sonuc...bizi nereye ve hangi düşüncelere sevk eder.Özür dilerim haddimi aşmiş isem ...elbette cilesini cekenlere akil vermek gibi bir hale düsmek istemeyiz ancak bastirilamyan düşünceler

  • metehan

    20.4.2014 05:04:00

    Yazinizda da başka bir yayinevi tarafindan yayinlanan bölümlerden alıntılar yaparak sa(h)deleştirme adına ileri sürülen iddeaları cürüten güzel bir yazı olmuş(dünkü yazınız hakkında eleştirim saklı kalmak kaydiyla) Allah razi olsun.Bagişlayın beni anlamakta o kadar zorlanıyorum ki neden risale-i nurun en önemli hedeflerinden biri de ittihadi islam iken farkli meşreplere ayrilmis, ayri ayri düşmüş 26 yayinevi demiştiniz ...bir araya gelip sağlam,muhkem sayfa numaralari konu yerleri ve konularin farkli farkli yayinevleri tarafidan farkli farkli konulari alip almama gibi lüksleri ! ortadan kaldiran ittihadin bir numesini sergilenmez mi...yoksa cok zahir bir bühtan,hayatının gayesini nurlarin inkişafina vakf etmişlerin üzerinde kalmis hem de rsale- i nurun ittihadi islam mufkuresinin gerceklemesi pratikte gösterilemeyen bir itopik düşünce zannina kapilmya neden olmaz mi nurlarin sa(h)testirilmesi yanlisina karsi bir araya gelemeyis bir ilke bütünlük berabirlik bu kadar mi zor ortak dert

  • Mustafa Torun

    20.4.2014 00:57:00

    Kur’an da ’İkterebetis sâatu ven şakkal kamer’ ayeti geçer Risale-i Nurda pek çok kez şakk kelimesi kullanılır. Bunun yerine kullanılacak hangi kelime o mucizeyi hatıra getirebilir.

    İnşikak-ı Kamer, Şakk-ı Kamer gibi o hadisenin ünvanı olmuş terimler kullanılmaktadır ki ilgili ayet okunduğunda / dinlenildiğinde Risale-i Nurdan o bahis irtibatlandırılıp iman hakikati parlatılsın.

    Şimdi imanı kazandıran ve ziyadeleştiren böyle hakikattar bir yol bulunmuş. Bu kadar az zahmete mukabil binler kelimeli rahmet havuzu olan Risale-i Nur namında, gayet tatlı bir beyan bize ihsan-ı İlahi tarafından sunulmuşken, buna da bir kolaylık bulunsun demek abesle iştigaldir. Vakit kaybıdır. Dikkat dağıtmaktır.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı