Ethem Bey (1886-1948) gibi Anzavur Ahmet (1885-1921) de Kafkas kökenlidir. Muhtemelen ikisi de Çerkes asıllıdır. Vakt-i zamanında aileleri Rus zulmünden hicret ederek Marmara Bölgesine gelip yerleşmişlerdir.
Kaderin garip cilvesine bakın ki, İstanbul merkezli hükümet ile Anadolu merkezli hükümet karşı karaşıya geldiğinde, alaylı asker kökenli bu iki cesur Çerkes şahsiyet de karşı karşıya gelmişler ve başa baş, dişe diş bir çatışmanın içine girmişlerdir.
Yine ne gariptir ki, hayatları pahasına girmiş oldukları kanlı çatışmalar, birinin hayatını söndürürken, diğerini de vatanından cüda ile gurbet ele düşmesine onu mecbur etmiştir.
Bu giriş ifadelerinden sonra, şimdi de “günün tarihi” penceresinden bakarak gelişmelerin tarihî seyrine bakalım.
*
Alaylı asker olduğu halde Kuvâ-yı İnzibatîye Komutanlığına terfi ettirilen Anzavur Ahmet, Çanakkale’nin Karabiga yöresinde Millî Kuvvetlerle giriştiği bir çatışma esnasında 15 Nisan 1921’de vurularak öldürüldü.
Jandarma Tabur Komutanlığından emekli olduğu halde bilâhare “Sivil Paşa” yapılan Anzavur Ahmet, İngiliz İşgal Komiserliğinin baskısıyla, “Kuvâ-yı İnzibatiye”nin başına getirildi.
Bunun hemen akabinde, Biga, Manyas, Susurluk, Gönen ve Ulubat civarından topladığı kuvvetlerle harekete geçti. Var gücüyle Millî Mücadele birlikleriyle amansız bir çatışmanın içine girdi.
Anzavur’un başını çektiği ilk önemli çatışma 1919 yılı sonlarında (Ekim-Kasım) Kirmasti (Bursa, Mustafakemalpaşa) civarında yaşandı. Burada hemşehrisi Çerkes Ethem ile İsmail Efe kuvvetlerine karşı ciddi bir varlık gösteremedi. Hatta yaralanıp kaçtı ve tedavi için İstanbul’a gitti. (Not: Ethem Beyle aralarında bir başka çatışmanın 16 Nisan 1920’de vuku bulduğuna dair rivayetler de var.)
İstanbul hükümeti ve İngiliz işgal güçleri tarafından desteklenen Anzavur Ahmet’e bağlı kuvvetler, Millî Kuvvetlerle ikinci büyük çatışmaya Geyve Boğazında girdi. Batı Cephesi Komutanı Ali Fuat Paşa yapılan saldırıları geri püskürttü. Anzavur’un 10 Mayıs 1920’de yaptığı ilk saldırıda başarısız oldu. Ne var ki, beş gün sonra, yani 15 Mayıs’ta yeniden saldırıya geçti. Tabii, sonuç yine aynı oldu. Mağlubiyet içinde gerisin geriye döndü.
Anzavur’un ölümüne giriştiği son çatışma ise, 15 Nisan 1921’de Biga civarında yaşandı. Milli Kuvvetler tarafından vurularak öldürülen ve kafası gövdesinden ayrılan Anzavur Ahmet, Biga’nın Buzağılık köyü mezarlığına defnedildi.
*
Akademik tahsili olmayan ve cahil olarak bilinen Anzavur Ahmet’in başında bulunduğu Kuva-yı İnzibatiye isimli birlik için bazı kimseler “Hilâfet Ordusu” yakıştırması da yapıyor. Ama, bu çok zorlamalı-tekellüflü bir yakıştırmadır. Halifeden ziyade, bu organizasyonun göbeğinde İstanbul’u işgal eden ve padişah ile Damat Ferit Paşa hükümetini baskı altında tutan İngiliz İşgal Komiserliğinin bulunması en başta akla gelen husustur. Çünkü, işgalcilere rağmen İstanbul’da hiçbir şahıs, hiçbir kurum ve teşekkül böylesi bir hareketi kendi başına organize edemez. Nitekim, daha sonraki gelişmeler de bu görüşü açık bir şekilde destekliyor. Padişah İstanbul’u terk ettiği halde, hatta hükümetler de istifa edip çekildiği halde, İstanbul’u en son terk eden İngiliz işgal güçleri oldu. İstanbul’un idaresi, Millî Kuvvetler tarafından onlardan, yani İngilizlerden teslim alındı.