Türkiye’nin gençlik potansiyeli muazzam. En ileri ülkeler arasında göstermek mümkün.
Bu yüksek orandaki enerjinin verimli, istikrarlı ve istikametli kullanılması halinde, dünyanın en gelişmiş, en medenî ülkeler seviyesine yükselmek pekâlâ mümkün olur.
İşte, ne yazık ki tam da bu noktada ciddi bir zaafiyet var. Ülkeyi yönetme iddiasında olanlar, gençliği maalesef yönetmiyor, yönetemiyor. Yüksek tahsil hayatını tamamlamış, hatta askerliğini yapmış, ama yine de mesleğine uygun işi bulamamış yüz binlerce, belki de milyonlarca genç insanımız var. Yazık değil mi bunlara? Elem verici değil mi bu vaziyet?
Her ne ise… Burada devlet-hükûmet imkânlarından bağımsız olarak genç kardeşlerimle hasbihal etmek istiyorum. Geleceğini düşünen, bir iş ve meslek erbabı olmak isteyen her fikirden, her siyasî görüşten genç kardeşlerimle bazı bilgi ve tecrübeleri hasbî olarak paylaşmak istiyorum.
*
Lise ve yüksek tahsil imkânı bulan var, bulamayan var. Bu bir şans, imkân ve haliyle gayret meselesi. Sonuç ne olursa olsun, genç kardeşlerime bir şeyin mutlaka olmasını, muhakkak yapılmasını tavsiye ederim. Hem de şiddetle ve hararetle…
Sevgili genç kardeşlerim!
Bir dünya dilini, bir yabancı lisânını tahsil etmenizi, teorik ve de pratik şekilde öğrenmenizi son derece önemli ve lüzumlu görüyorum. Okul hayatınız kaç yıl sürerse sürsün, hangi okuldan diploma alırsanız alın, bunun yanı sıra bir yabancı dil öğrenmeniz, bugünkü dünyada kaçırılmayacak bir fırsattır. Eminim ki, ileride siz de bunu kabul edecek ve tesbitlerimizin, tavsiyelerimizin doğruluğunu hakkıyla teslim edeceksiniz.
*
Sevgili kardeşlerim,
Âcizane, dünyanın hemen bütün kıtalarını ve birçok ülkesini gezdim, gördüm, iş potansiyelini ve medenî seviyelerini dikkatle izleyip tahkik ettim. Bu meyandaki araştırmalarım kesintisiz şekilde devam ediyor.
Halen de, Orta-Batı Afrika’nın en büyük ve en gelişmiş bir şehrinde bulunuyorum. Abidjan’da dünyanın birçok ülkesinden gelip iş arayan, iş bulan, yatırım yapan, bürokraside ve diplomaside çalışan hemen her renkten insanla karşılaşıyorum. Durumlarını gözlemliyorum. Başarılarının sebeplerini tespit etmeye çalışıyorum.
Bütün bu araştırmalardan ortaya çıkan sonuç üç aşağı-beş yukarı yine aynı: Dil bilenler, daha çabuk, daha kolay ve daha konforlu iş bulabiliyor. Öyle ki, ücretin tesbiti dahi lisân bilgisine, kelime dağarcığına ve dil hakimiyetine göre takdir ediliyor.
Onun için, lütfen artık yakınmaları bırakın, boş işlerle, boş lakırdılarla vakit geçirmeyi terk edin de, tez elden bir dünya dilini öğrenmeye bakın. İster okul hayatı süresi içinde ilâver bir gayret ile, ister bir dil kursuna giderek, bütün dikkatinizle, bütün gayretinizle lisân öğrenmeye odaklanın.
*
Uluslararası gelişmeleri dikkatle takip edenler bilirler ki, koca dünyamız bir cihette çok küçüldü. Dünyanın büyük şehirleri, adeta bir tek şehir hükmüne geçti. Dünya vatandaşları, iktisadî, ticarî, sosyal, kültürel, turistik, vesâir, heme her alanda iletişim halindeler. İş ve meslek hacminin gelişmesi ve zenginleşmesi ise, dil bilgisine ve lisân âşinalığına bağlı.
“Meselâ hangi diller?” diye yöneltilecek bir soruya ise, şöylece cevap vermek mümkün: Şu an bulunduğum koca Afrika kıtasındaki milyonlarca insanın bir yarısı Fransızca, bir diğer yarısı İngilizce biliyor, konuşuyor; hatta, bir kısım eski sömürgelerin resmî dili daha Fransızcadır, yahut İngilizcedir.
Bir önem sıralaması olmaksızın birkaç lisanı daha zikrederek bitirelim: Çince, Rusça, Arapça, Almanca, Japonca, İspanyolca, İtalyanca…