"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İlk duruşma: Köpek Dâvâsı

M. Latif SALİHOĞLU
23 Mayıs 2013, Perşembe
Yakın Tarih Yazıları

Silâh zoruyla meşrû iktidarı deviren "Albaylar cunta"sının emrindeki Yassıada Mahkemesinde ilk duruşma 14 Ekim (1960) günü başladı.
İlk duruşmadaki dâvâ konusu, Celal Bayar'la ilgili ileri sürülen "Köpek Dâvâsı"ydı.
İddiaya göre, vaktiyle Afgan Kralı tarafından Cumhurbaşkanı Celal Bayar'a "Afgan Tazısı" cinsi bir köpek hediye edilmiş. Bu kıymetli köpek, bilâhare Atatürk Orman Çiftliğindeki hayvanat bahçesine 20.000 liraya satılmış. Bu parayla da, bir köyde çeşme yaptırılmış.
Bayar ve Tarım Bakanı Nedim Ökmen, nüfuzlarını kötüye kullandıkları iddiasıyla suçlanmış ve cezalandırılmışlardır.
Oysa, Anayasaya göre, böyle bir suçtan dolayı Cumhurbaşkanı makamındaki bir şahsı cezalandırmak suçtur. Zira, geçerli kànun hükmüne göre, bir cumhurbaşkanı ancak "vatana ihanet" suçuyla yargılanabilir.
Ne var ki, anayasa ve sair kànunlar, "Yassıada Cehennemi" zebanilerinin umurunda dahi değildi. Astığı astık, kestiği kestik şeklinde hükmediyorlardı.
Başlarındaki Genel Kurmay Başkanını (R. Erdelhun Paşa) dahi devirmiş, rütbelerini sökmüş ve ona dünyanın işkencesini çektirmiş bir cuntadan başka ne beklenir ki...

Ardından “Bebek Dâvâsı”

Bu Köpek Dâvâsı, yaklaşık on gün sürdü. Ardından, yekûnu 20'yi bulan diğer dâvâlara geçildi.
Bundan daha komik ve bir o kadar da trajik bir duruşma da, Ekim ayı sonlarında başlayıp yaklaşık 22 gün süren "Bebek Dâvâsı" var.
Menderes'in beraatiyle neticelenen bu dâvâdaki iddiaya göre, Menderes'in gayr-ı meşrû bir çocuğu olmuş ve bu çocuk hastahaneden çıkarılmadan öldürülmüş.
Suçlanan Ayhan Aydan isimli kadın mahkemeye geldi. İleri sürülen iddiaları reddetti. Menderes'i akladı ve neticede adı geçen şahıslar bu dâvâdan beraat etti.

Yassıada Mahkemesinde bir cesur yürek: Ayhan Aydan isimli kadın, duruşma esnasında Menderes’in mâsum olduğunu ifade ile onun “Bebek Dâvâsı”ndan beraat etmesini sağladı.
 
YORUM    Ordu yapmaz, cuntacı yapar
 
Emekli Org. İlker Başbuğ, Genelkurmay Başkanı olduğu dönemde, orduya yönelik yapılan suçlamalara karşı haklı olarak şunu söylüyordu: "Ordu, cami bombalamaz, kendi uçağını düşürmez, pilotunu öldürmez, vadandaşına düşman muamelesi yapıp da ona silâh doğrultmaz..."
Kesinlikle doğrudur. Bu sözler, hak ve hakikatin bâriz bir yansımasıdır.
Ne var ki, asıl acı gerçek şudur: Milletin hizmetindeki ordu değil, belki ordunun içinde yuvalanmış komitalar ve cuntalar yapar bu tür işleri.
Acaba, kim çıkıp da "Cunta da yapmaz böyle vicdansızlıkları" diyebilir?
Cuntacılar, ne yazık ki her türlü mel'aneti yapar ve yapmış da.
Meselâ, 1960 Darbesini yapan "Albaylar Cuntası"nın yaptıklarına maddeler halinde şöyle bir bakalım.

1) Gözlerini kan bürümüş bu cunta, herkesten önce başlarındaki Genelkurmay Başkanını (Org. Rüştü Erdelhun) hedef almadı mı? Emrindeki subaylar, onu hapsedip bütün rütbelerini sökmedi mi? Onu rütbesiz er derecesine düşürmediler mi? Ona her türlü hakareti yapmadılar mı? Ona Yassıada zindanında bir yıldan fazla hakaretli işkenceler çektirmediler mi? Sonunda da onu "idama mahkûm" etmediler mi?
İşte, bu tür vicdansızlıkları elbette ki ordunun kendisi değil; belki içindeki adi cuntacılar, komitacılar yapmış ve tekrar yapmayı düşünebilirler.
Bunu inkâr etmek, yahut görmezden gelmek, öncelikle kendini kandırmak anlamına gelmez mi?
2) Cuntacılar, İstiklâl Harbi kahramanlarından Ali Fuat Cebesoy ile Tahsin Yazıcı Paşaları da aynı Yassıada cehennemine sevk etmediler mi? Onları da yargılamadılar mı?
Böyle adice bir nankörlüğü cuntacıların her zaman yapabileceği düşünülerek ciddî tedbirler alınmalı.
3) Cuntacı albaylar, ordudaki generallerin tamamına yakın kısmının işine son vermedi mi? 235 generali ordudan attırmadı mı? Geriye kalan sadece 15–20 kadar generali de albayların emri altına sokmadılar mı? Bunun dışında, beş binden fazla subayın (Eminsular) da ordu ile ilişiğini kesmediler mi?
Bir bakıma "orduyu lağvetmek" anlamına gelen bu muamele, kelimenin tam mânâsıyla bir vicdansızlık değil midir?
4) Cuntacı subaylar, 147 öğretim üyesini üniversitelerden uzaklaştırmadı mı?
Kışladan sonra eğitim kurumlarında da terör estirmediler mi?
5) Darbe öncesinde her türlü provokasyona tevessül eden cuntacılar, harbiyelileri sokağa dökmedi mi? Kızılay'da "555K" isimli protestolu gösteriyi organize etmediler mi? Gazetelere yalan yanlış haberleri servis etmediler mi?
Bunların dışında, daha bir sürü lânetlik dolapları çevirmediler mi?
6) 600 kişiden fazla Demokrat Partiliyi Yassıada'ya sevk eden cuntacılar, burada bir yıldan fazla süreyle onlara insanlık dışı muamelelerde bulunmadılar mı?
İçişleri Bakanı Namık Gedik'i Harp Okulunun penceresinden aşağı atarak katleden vicdansızlar, ayrıca üç güzide devlet adamını darağacına göndermedi mi?
Bunların dışında, ayrıca Yassıada'da işkenceli yargılamadan geçirdikleri 9 vatanseverin orada ölümüne sebebiyet vermediler mi? 
* * *
Hülâsa: Orduyu ve ordunun mânevî şahsiyetini bütün bu zulümkârlıklardan tenzih ederiz.
Ordu yapmaz; ama cunta, her türlü zulümkârlığı yapar. Yapmıştır da.
Tıpkı, yukarıda sıraladığımız gibi...
Tıpkı, 12 Eylül Darbesi öncesinde ve sonrasında benzer vakıalar yaşandığı gibi...
Bu da demektir ki, daha evvel yaptığını, cuntacı kafa yine yapma emelinde olabilir.
Yapar yapamaz, başarılı olur olamaz ayrı mesele...  Fakat, cuntacı zihniyetine sahip olanlar, her zaman için bir çılgınlığa tevessül edebilirler.
Bu sebeple, cuntacıların hiç savunulmaması, asla affedilmemesi ve—umumun hukukunu çiğnedikleri için—dünya durdukça onlara lânet okunması gerektiği kanaatindeyiz.
Okunma Sayısı: 4720
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • mustafa yaprak

    23.5.2013 00:00:00

    Yazılarınızı taktir ederek okuyorum.her ne kadar bu konu(cuntalar)ilgimi çekmese de bir önceki yazılarınıza hürmeten yazacağım. şunu söylemek isterim ki,büyük davalar büyük mahkemelerde görülür.cuntacıların yargılanmasını oraya tehir ve havale ederek-dünya durdukça onlara lânet okunması gerektiğini umumun hukuku adına (şu var ki kâbil-i ıslah olanlar hariç)destekliyoruz.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı