Bir yönüyle Osmanlı’nın ölüm fermânı manasını taşıyan Mondros Ateşkes Antlaşması’nın (30 Ekim 1918) hemen ardından, Anadolu ve Trakya’nın hemen her tarafında millî şahlanış hareketleri zuhûr etmeye başladı.
İşte, o destansı hareketlerden biri de 21 Aralık 1918’de Adana, Osmaniye, Tarsus, Antep, Maraş’ı içine alan Kilikya Bölgesi’yle ilgili olarak, bölgede ve İstanbul’da boy gösterdi. Kısaca anlatmaya çalışalım:
Akdeniz’den karaya asker çıkaran Fransızlar, 21 Aralık’tan itibaren Adana, Mersin, Maraş, Antep, Tarsus, Osmaniye ve çevresini son sür’at işgal etmeye koyuldu. Buna karşı, bu şekilde işgal edilen ve o tarihte Kilikya diye isimlendirilen bölgenin asıl sahibi olan vatanperver kimseler de, hukuklarını müdafaa için İstanbul’da “Kilikyalılar Cemiyeti” ismiyle bir teşkilâtlanma hareketini başlattılar.
*
Kilikya Bölgesi’nin yanı sıra Anadolu’nun dört bir yanında başlatılan bu işgal hareketleri, Mondros’taki Antlaşma’nın aleyhimizdeki maddelerine dayanılarak yapılıyordu.
İzmir, Çanakkale, İstanbul ve Kars’ta olduğu gibi, Urfa ve Adana çevresinde de çetin kuşatma ve işgal manevraları sürüp gidiyordu.
Bu dehşet verici saldırılar karşısında, İstanbul’daki hükümetin suskun, hatta teslimiyetçi bir sessizlik içinde bulunmasına mukabil, esarete boyun eğmeyen Müslüman halkımız, şanlı bir direniş harekâtının içine girdi.
İşte, o şanlı direnişlerden biri olarak, Kilikya Bölgesi’nde yaşananların bir özeti:
Fransız kuvvetleri 11 Aralık 1918’de takviyeli bir piyade alayı ile Dörtyol’u işgal etti. 17 Aralık 1918’de Mersin ve Antep, 19 Aralık’ta Tarsus işgale uğradı. 21 Aralık 1918’e kadar ise, Adana ve Osmaniye sancakları işgal edildi.
Fransız albay Romien, 9 Ocak 1919’da Genel Vali sıfatıyla Adana Hükümet Konağı’na yerleşti. Ona verilen resmî mühürde ise “Ermenistan İdarî Servisi” diye yazıyordu.
Bu da gösteriyor ki, Fransızlar Ermenilerle birlikte hareket ediyor ve bu bölgeyi onlarla paylaşmaya çalışıyordu.
Bütün bu gelişmelerin ardından, 22 Şubat 1919’da Maraş, 8 Mart 1919’da Kozan ve 24 Mart 1919’da da (İngilizler tarafından) Urfa işgal edildi.
*
Müslüman Anadolu halkı, peşpeşe yaşanan bu işgallere elbette ki seyirci kalamazdı, kalmadı da.
İstanbul merkezli Kilikyalılar Cemiyeti ile müşterek bir mücadele hakerâtını başlatan Adana ve çevresindeki millî kuvvetler (Adana Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti), şehir merkezinden köylere ve hatta kırlık alanlara varıncaya kadar, hemen her yerde işgalcilerle amansız bir mücadelenin içine girdi.
Millî kuvvetler, yeterli silâh desteğine sahip olmamasına rağmen, ümitsizliğe düşmeyerek, canla başla mücadele etti.
*
1919 sonlarında Adana Cephesi Kuvâ-yı Milliye Komutanlığı’na atanan binbaşı Kemal Bey, Fransızlara karşı yapılan mücadeleyi şiddetlendirdi. Bu esnada, Pozantı’daki bir Fransız taburu 28 Mayıs 1920’de esir edildi. Ayrıca, Fransız komutan Menile’nin de Toroslarda esir alınması, Fransızları şaşkına çevirdi.
Bu gelişmeler üzerine, Fransızlar 20 günlük ateşkes antlaşması istediler. 28 Mayıs 1920’de bu antlaşma imzalandı. Antlaşma süresinin bitiminde ise, Adana’nın çeşitli noktalarında kanlı çatışmalar yaşandı. Fransız idaresi, 4 Temmuz 1920’de şehirde sıkıyönetim ilân etti.
Ve, Nihaî zafer
Millî Kuvvetlerin olağanüstü derecedeki gayreti, kesintisiz devam ediyordu. Bu esnada, bölgede kurulması kararlaştırılan Kilikya Kuvây-ı Milliye Komutanlığı’nın emrinde mücadele etmek üzere, binlerce asker kaydolundu. Komutanlığa topçu binbaşı Kemal Bey, yardımcılığına ise piyade yüzbaşı Osman Bey atandı.
Kemal Beye “Kozanoğlu Doğan Bey”, Osman Beye de “Aydınoğlu Tufan Bey” diye takma isimler verilerek, bu mücadelenin kritik süreci boyunca asıl isimleri gizli tutulmaya çalışıldı.
Neticede, kesin ve tartışmasız bir zafer kazanıldı ve Ermenilerle birlikte işgal kuvvetleri de Kilikya Bölgesi’ni bütünüyle terk edip gitmeye mecbur kaldı.