"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Muhalifleri bitirme kumpası: İzmir Sûikastı

M. Latif SALİHOĞLU
03 Aralık 2012, Pazartesi
Cumhuriyetin ilk yılları

Muhalifleri bertaraf etmek için daha evvelden tasarlandığı anlaşılan muhayyel "İzmir Sûikastı Hadisesi", 14/15 Haziran (1926) gecesinde ifşâ edildi.
Söylentiye göre, İzmir Valisi Kâzım Dirik'e gelen Giritli Motorcu Şevki isimli şahıs, bazı kimselerin M. Kemal'e sûikast plânladığı ihbarında bulunuyor.
Ortaya atılan "resmî iddia"ya göre, eski Lazistan mebusu Ziya Hurşit ile arkadaşları, iki gün sonra İzmir'e gelmesi beklenen M. Kemal'e sûikast yapıp kaçmayı plânlamışlar.
İhbarı ciddiye alan valilik, derhal harekete geçer ve adı geçen şahıslar tutuklanmaya başlanır. Tevkifler, İzmir'le sınırlı kalmaz, ayrıca Ankara ve İstanbul'dan da tanınmış şahsiyetleri içine alacak şekilde genişletilir.
Tutuklananlar arasında Kâzım Karabekir, Rauf Orbay, Ali Fuat ve Erzurumlu Rüştü Paşa gibi eski İstiklâl Harbi komutanlarıyla, yakın zamanda kapatılan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının (TCF) şöhret kazanmış şahsiyetleri de var.
Hadiseye neresinden bakılırsa bakılsın, yapılan işin bir tertip, bir komplo ve bir kumpas olduğu âşikâr.
İktidardaki Halk Partisi, muhalifleri sindirmek için, yine kendisinin plânlamış olduğu entrika dozu yüksek bir operasyondur, muhayyel İzmir Sûikastı Hadisesi.
Evet, bu sûikast iddiası, tamamıyla hayalidir. Zira, M. Kemal, o tarihte henüz Balıkesir'de olup, ortada teşebbüs edilmiş bir sûikast mevcut değildir.
Nitekim, bilâhare İzmir İstiklâl Mahkemesine çıkarılan eski Şark Cephesi Kumandanı Kâzım Karabekir Paşa da, orada gördükleri karşısında hayrete düşer.
Karabekir, hiç ilgisiz insanların, hayatta hiç tanışmamış ve görüşmemiş kimselerin nasıl olup da aralarında işbirliği yapmış oldukları iddiasıyla mahkemeye sevk edildiklerini hayretle sorar. (Bkz: Günlükler)
Ankara'dan İzmir'e sevk edilen uyduruk İstiklâl Mahkemesi, hayalî sûikastten birinci derecede sorumlu ilân ettiği Ziya Hurşit ile 13 arkadaşını idam cezasına çarptırır. Yani, hiç vuku bulmamış bir sûikast ihtimaline binaen tam 14 vatan evlâdı orada idam ettirilir.
İdam edilmeyenler de, siyasetten ve ülke yönetiminde bulunmaktan büyük ölçüde men'edilir.
Düşünün ki, idamdan kıl payı kurtulan Karabekir Paşa bile, ömür boyu casus takibi altında bulundurulur. Fakir ve sefil bir hayata mahkûm edilmek istenir. Elindeki evraklar ile yayına hazırlamış olduğu kitaplar yakılarak yok edilir.
Öyle ki, paşanın yeniden siyasete atılması dahi, ancak 1939 seçimlerinden sonra mümkün olur.
Netice itibariyle, yakın tarihteki bu ve benzer olaylara baktığımızda, gerek Şeyh Said Hadisesi ve onunla bağlantılı addedilen TCF denemesi, gerekse Menemen Hadisesi ve yine onunla irtibatlı kabul edilen SCF denemesinin, esasında bir tertip, önceden tasarlanmış bir kumpas olduğu kanaatine varıyoruz. Bunlara, Dersim operasyonlarını da dahil etmek mümkün.
İktidardakiler, muhaliflerini ezmek ve bertaraf etmek için, her yolu mübah görmüşler ve her türlü zulümkârlığı irtikâp etmişlerdir.

Her ihtimale karşı 14 idam

Tarih, 13 Temmuz 1926: İzmir sûikastı dâvâsı nihaî karara bağlandı.
Dâvânın soruşturma müddeti bir ay bile sürmedi. Ne hayrettir ki, sadece üç haftalık bir mahkeme safhası ardından 14 idam ve birçok kişiye de muhtelif ağır cezalar kesildi.
Birçoğu mebus olan idamlıklar listesinde şu meşhûr isimler yer alıyor: Saruhan milletvekili Halis Turgut, İstanbul milletvekili İsmail Canbulat, Erzurum milletvekili Rüştü Paşa, eski Lazistan milletvekili Ziya Hurşit, Trabzon milletvekili Hafız Mehmed, eski Ankara valisi Abdülkadir, Kara Kemal ve diğerleri...

İzmir'den tekrar Ankara'ya

Hayalî "İzmir Sûikastı" bahanesiyle muhalif kişilere yönelik cezalandırma işlemine İzmir'den sonra Ankara'da da devam edildi.
13 Temmuz 1926'da İzmir'de karara bağlanan dâvâ neticesinde, asker ve siyaset erbabından onlarca kişiye ceza yağdırıldı. Bazı asker ve mebuslar idam edildi.
İktidar kanadının muhalifleri bitirme planı henüz tamamlanmamıştı. İzmir'den sonra Ankara'ya gelen İstiklâl Mahkemesi üyeleri, aynı dâvânın devamı mahiyetinde burada da faaliyetine devam etti.
Ankara İstiklâl Mahkemesinin 26 Ağustos 1926 tarihli tebliğ kararına göre, aralarında Hamidiye Kahramanı Rauf Orbay'ın da bulunduğu birçok asker ve siyasî muhalifin daha cezalandırılması isteniyordu.
Verilen karar gereği, Rauf Bey ve bir grup arkadaşı çeşitli hapis ve sürgün cezasına çarptırılırken, birçok mebus, bürokrat ve askerin de aralarında bulunduğu kimseler ise Ankara'da idam edildi.
Baskıların artması üzerine, önce milletvekilliğinden istifa eden Refet Bele Paşa, bir süre sonra askerlik mesleğinden de ayrılmak zorunda kaldı.
Mahkemede idam edilmekten kurtulabilen, ancak askerî ve siyasî faaliyetlerine takoz konulan diğer meşhurlar ise şunlar: Kâzım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy, Cafer Tayyar Paşalarla milletvekillerinden Faik, Sabit, Halet, Feridun Fikri, Kâmil Zeki, Bekir Sami...
* * *
Halk Partisi zihniyetine muhalif görülen asker, sivil, bürokrat, siyasetçi, onlarca vatanperveri cezalandıran İstiklâl Mahkemesi, başlangıçta (1920) başka maksatlarla (vatan hainlerini cezalandırma maksadıyla) kurulmuştu.
1924'ten sonra ise, bu mahkeme doğrudan doğruya tek parti zihniyetine muhalif olanları ezme, sindirme ve hatta yok etme politikalarının âleti haline getirildi... Evet, İzmir Sûikastı hayalî bir vakıa olduğu gibi, verilen ağır kararların gerekçeleri de birer bahaneden öteye gitmiyor... Düşünün, koca devletin istihbarat teşkilâtı ile bilumum emniyet birimlerinin göremediği, tesbit edemediği bir suikast plânını İzmir'de balıkçılık yapan Şevki isminde bir motorcu görüp tesbit etmiş...
Bu arada, muhbirlik yapan motorcu Şevki'ye de o günün parasıyla devlet kesesinden 6500 liranın mükâfat olarak verildiğini hatırlatmış olalım.
 
Yeğen Orbay anlatıyor

O dönemi en iyi bilen şahitlerden biri de, ilk başbakanlardan Rauf Orbay'dır.
Rauf Orbay'ın yeğeni Zafer Orbay'ın konuyla ilgili hatıraları Aksiyon dergisinin 574. sayısında (05.12.2005) yayınlandı.
Zafer Orbay, İzmir Sûikastı hakkında dayısından edindiği bilgiler ışığında şu değerlendirmeyi yapıyor: "Baştaki paşalar, ülkede yeni bir yönetim istiyor. Bu sebeple muhalif partilerin kurulmasına da müsaade ediliyor. Ancak, niyet başka. Meselâ, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının kapatılması için birçok komplo hazırlandı. Bunlardan bir tanesi de İzmir Sûikastiydi."
Bu, doğru bir tesbittir. Zira, Şeyh Said hadisesiyle birlikte muhayyel İzmir Sûikastı da bahane edilerek CHF'ye muhalif olan bütün kişi ve gruplar sindirildi. Bununla da yetinilmeyerek partileri kapatıldı ve siyasî hayatları bitirilmek istendi.
Nitekim, İstiklâl Harbini ilk başlatan Kâzım Karabekir Paşa bile, ancak M. Kemal'in ölümünden sonra (1939) mebus seçilerek Meclis'e geri dönebildi.

Okunma Sayısı: 2598
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Tekin ŞAHİN

    3.12.2012 00:00:00

    Bu kadar açık, bu kadar net bir gerçeği bu toplum ne zaman idrak edecek??? Ya da diğer bir ifadeyle ne zamana kadar görmezden gelecek. Allah’ım bizlere feraset ve basiret ver. Amin.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı