Samimî bir dostla sohbet esnasında Hz. Muaviye (ra), Emevîler ve bazı Sahabeler hakkında ileri geri konuşma olunca ben de Bediüzzaman'ın Hz. Muaviye (ra), Hz. Ali (ra) ve Sahabeler (ra) hakkındaki söylediklerini özetledim.
Şöyle ki, Bediüzzaman Said Nursî, Risale-i Nur’da Sahabeler arasında yaşanan hadiseleri tarafgirlikle değil, imanî ve ilmî bir dengeyle değerlendirir. Hz. Muaviye (ra) hakkında da hürmetkâr bir üslup kullanır. Üstad’a göre Sahabe topluluğu, İslâm’ın temelini atan, Kur’ân’ın hakikatini insanlığa ulaştıran seçkin bir nesildir. Bu sebeple onlara dil uzatmak, dinî temelleri sarsar.
Hz. Ali (ra) ile Hz. Muaviye (ra) arasındaki mücadele, "hilâfet ile saltanatın muharebesidir". Bediüzzaman, Hz. Ali’nin "ahkâm-ı dîni ve hakaik-ı İslâmiyeyi ve ahireti esas tutup, saltanatın bir kısım kanunlarını ve siyasetin merhametsiz mukteziyatlarını onlara feda" ettiğini, Hz. Muaviye ve taraftarlarının ise "hayat-ı içtimaiye-i İslâmiyeyi saltanat siyasetleriyle takviye etmek için, azimeti bırakıp, ruhsatı iltizam" ettiklerini, "siyaset âleminde kendilerini mecbur zannedip ruhsatı tercih ederek hataya düştüklerini" belirtir. Her iki taraf da İslâm’a hizmet niyetiyle hareket etmiş; fakat Hz. Ali (ra) hakta isabet ederken, mukabilindekiler hataya düşmüşlerdir.
Üstad Bediüzzaman, Hz. Muaviye’nin şahsiyetine ve niyetine dil uzatmayı doğru bulmaz. Onun siyasî bir hata yapmış olabileceğini, ancak iman ve sadakatinde şüphe olmadığını ifade eder. Risale-i Nur’un bu yaklaşımı, Sahabeler arasındaki olaylara adaletle bakmayı, geçmişi bugünün kavramlarıyla yargılamamayı bize tavsiye eder, ders verir. İfrat ve tefritten bizi muhafaza eder.
İyi ki varsın Üstadım.