Kâinat kitabı Kur’ân-ı Kerîm’de bizi tefekküre davet eden ayetler çoktur. Bunlardan birisi de Gaşiye Suresi’nin 17–20. ayetleridir. Bu ayetler bizi kâinatın içindeki İlahî düzeni okumaya davet eden bir tefekkür zinciridir:
“Deveye bakmazlar mı, nasıl yaratılmıştır? Göğe bakmazlar mı, nasıl yükseltilmiştir? Dağlara bakmazlar mı, nasıl dikilmiştir? Yere bakmazlar mı, nasıl yayılıp serilmiştir?”
Bu dört soru, insanı hem yakınındaki bir varlığa, hem de alemin sınırsız genişliğine yönlendirir. İlk halka ise dikkat çekicidir: Deve. Çünkü deve, çöl şartlarına adeta özel olarak hazırlanmış bir mu’cize gibidir. Hörgücünde depoladığı yağ ile günlerce suya ihtiyaç duymaz; geniş ayakları kumda batmadan yürür; çift kirpikleri ve kapanabilen burun delikleri kum fırtınasında bir kalkan olur. Vücu-dundaki ısı ayarlama sistemi, gece ile gündüz arasındaki büyük sıcaklık farkına karşı onu adeta zırha bürür.
Ardından Kur’ân-ı Kerîm, bakışı yukarıya çevirir: Göğün muhteşem kubbesine… Ardından dağlara, sonra da yere. Böylece insan, bir devenin yaratılışındaki ince ayarı görürken aynı zamanda göklerin haşmetini, dağların kararlılığını, yerin insana yuva oluşunu fark eder.
Bu ayetler bize şunu öğretir: Yakınımızdaki bir deve bile tefekkür kapısıdır; kâinatın bütünü ise Hz. Allah’ın (cc) sanatını okumamız için açılmış İlâhî bir kitaptır.
Okumayı bilenlere…