Yazının başlığını direkt görenler, “Niye tesettüre girenleri değil de bunu görüyorsun?” diyebilirler. Tesettüre giren birine: “Hayırlı mübarek olsun.”dan başka ne denebilir? Ama tesettürü bırakan ehl-i imanın sorunları, kafa yormamız gereken ciddi bir sorundur.
Meseleye birkaç cihetten bakmamız lazımdır:
1) Başörtüsü siyasî bir simge değildir ama siyaset kurumu tarafından istismar edilmiştir. Bundan dolayı da, kutuplaşma unsuru olarak anlaşılmıştır. Kutuplaşma unsuru olarak anlaşıldığı için de, farklı dünya görüşlerini tek başına temsil eden bir imge gibi telakki edilmiştir.
2) İslâm’ın tek farzı tesettür olmamasına rağmen, toplumdaki dindarlaşma/dünyevîleşme tartışmaları, neredeyse tamamen başörtüsü ekseninde yapılmaktadır. Çünkü tesettür, diğer farzlara göre daha “görünür”dür. Bu durum maalesef, dindarlaşma/dünyevîleşme tartışmalarının neredeyse tamamen kadınlar üzerinden yapılmasına da sebep olmaktadır.
3) Erkek için de tesettür farz olmasına rağmen (göbek ile diz kapağı arası), erkeğin, tesettüre riayet etmemesi üzerinde maalesef çok durulmamaktadır.
4) Bir kadının, neredeyse tamamen başörtüsüne odaklanmak, ifrata sebep oluyor. Aynı kadının dar giyinme meselesi, namaz meselesi, haramlardan sakınma meselesi önemsizleşiyor. Şu da var ki, tesettür sanki başörtüsünden ibaretmiş gibi, genellikle sadece başörtüsünü çıkarana odaklanılıyor. Hâlbuki emr-i bi’l-maruf, tesettürden verilen her türlü tavize karşı yapılmalıdır.
5) Bazı ailelerin hatası, kızlarına tesettürü emretmeden önce onu iman hakikatleriyle beslememeleridir. Bunun sonucunda o kızların ileride tesettürü bırakmaları da daha kolay olmaktadır. “Bir çocuk, küçüklüğünde kuvvetli bir ders-i imanî alamazsa, sonra pek zor ve müşkül bir tarzda İslâmiyet ve imanın erkânlarını ruhuna alabilir.” (Emirdağ Lâhikası-1)
6) Şeytanın, tesettüre girmek isteyen kadınlara bir vesvesesi, “Ya dayanamayıp tekrar tesettürden çıkarsam?” vesvesesidir. Bu vesvese de, toplumdaki, tesettüre girip de tesettürü bırakan birinin, tesettüre hiç girmeyen birinden daha günahkâr olacağı yanılgısından kaynaklanmaktadır. Hatta bu yanılgı o kadar yaygın ki, tesettürü bırakan bazı kadınlar, geçmişte tesettürlü olduklarını çevrelerinden saklamaktadırlar.
7) Şeytanın, tesettüre tam riayet etmeyen kadınlara bir vesvesesi de, “Tesettürlü olacaksan tam tesettürlü ol, tam anlamıyla riayet etmeyeceksen de başörtüsünü lekeleme.” vesvesesidir. Çevremizde bu vesveseden dolayı maalesef tesettürü bırakan/bırakmayı düşünen kadınlar mevcutsa bunun şeytandan gelen bir vesvese olduğunu hatırlatmalıyız.
8) Tesettüre tam riayet etmeyenlere maalesef, “Sen ne biçim tesettürlüsün/kapalısın!” tarzı ifadelerin sıklıkla kullanılması da o kişileri maalesef, tesettürü tümden bırakmaya bir adım daha yaklaştırmaktadır. Çünkü tesettürü bıraksa, “Sen ne biçim kapalısın!” veya “Kapalılığı böyle mi temsil ediyorsun?” sözünü işitmeyecek.
9) Tesettürlü kadınlara “AKP’li” damgası yapıştırılması maalesef yaygındır. Bu damgalamayı maalesef, birçok siyasi görüşten insan yapabilmektedir. Tesettürlü kişinin oy verdiği parti AKP olsa bile, insanlar tarafından, bir partinin temsilcisi konumunda farzedilmesi ona kötü hissettirecektir.
Ben erkek olduğum için, bu mesele hakkında bizzat hissedemediğim, empati yapamadığım şeyler elbette vardır. Bilhassa bacılarımdan ve ablalarımdan, bu yazıyı yorumlarıyla zenginleştirmelerini rica ederim.