Günlük konuşmalarımızda çoğu kez kendimizi çeşitli deyimler ve atasözleri ile ifade etmeye çalışırız. Doğru yer ve zamanda kullanıldığında bir iki kelimeyle çok şey ifade etme imkânı buluruz bu söz kalıplarıyla.
‘Afyonu Patlamak’ veya ‘Afyonu Patlamamak’ deyimi de bunlardan biri. Genelde uykudan yeni uyanmış, fakat daha kendine gelememiş olanlar için veya keyfi yerinde olmayanları tasvir etmek amacıyla ‘daha afyonu patlamamış’ tabiri çok kullanılır.
Peki bu deyimin ortaya çıkışı nasıl olmuş derseniz, hikâyesi şöyle:
Geçmiş dönemlerde afyon bağımlıları Ramazan aylarında hem oruç tutabilmek, hem de aynı zamanda afyon dozunu alabilmek için sıkı afyon sigaraları sarar ve sahur yemeğinin arkasından bunları yutarlarmış. Hatta bazıları gerekli dozu belli zaman aralıklarında alabilmek için bu sigaraları 3 kat yaparlarmış. Midede belli zaman aralıklarında sigara katmanları patlar ve gün boyu ‘kafa kıyak’ olunurmuş. Hatta bu yöntemi bazı devlet adamları bile devlet işleriyle uğraşırken çok sinirli ve asabi oluyoruz diye, uygularmış. O gün bugündür ‘afyonu daha patlamamış’ veya ‘afyonu şimdi patladı’ tabirleri, davranışı normalleşen insanlar için kullanılagelmektedir.
Reyhanlı’da geçen Cumartesi yürekleri yakan bir haber aldık. Mübarek üç ayların ilk gününde maalesef bir çok eve ateş düştü ve patlayan bombalar herkesi sarstı. 50’yi aşkın ölü ve yüzlerce yaralının olduğu patlamanın ardından ülkenin gündemi bir anda değişti. Geleneksel medyada politik ve siyasî yorumlar, sosyal medyada ise mesaj ve twitt atma yarışları başladı. Olayın detaylarına, görüntülerine ulaşarak bu yaşananlardan kendine ‘ekmek’ çıkarmaya çalışanlar hemen yerlerini almışlardı. Ateş ise düştüğü yerleri çoktan yakmıştı.
Cumartesi gününün hemen ardından Pazar akşamı ise daha ‘önemli’ bir olay vardı. Kadıköy’de süper ligimizin iki rakibi derbi maçında karşılaşacaktı. Türkiye’de ‘hayat’ durmuştu. Maç saati geldiğinde sokaklar in cin top oynayacak düzeye gelmişti. Futbol takımları sahaya Reyhanlı’daki olay dolayısıyla ‘Başımız Sağolsun’ pankartıyla çıktı. Ülkeyi kaplayan ölüm acısının sahaya yansımasını gördüğünü düşünenler yanıldığını maç başlayınca anlamış oldu. Pankartta başsağlığı mesajı sahada ve tribünde ise öfke vardı. Hatta bu öfke aynı gece rakip iki takımın taraftarlarının birbiriyle kavgasında bir gencin ölümüyle doruğa çıktı.
Futbolla ilgili haberleri takip eden biri olarak, o akşam spor haberlerinde hemen hemen o gün oynanan pekçok maçta şiddetin, kavgaların olduğunu gördüm.
Hani daha dün Türkiye’nin en büyük terör olayının acısını yaşamıştık. Hani dış güçler bize düşmandı ve bizi bölmeye çalışıyordu. Dış güçlere ne gerek kalmış ki, biz zaten bir diğerimizi yok etmek için yeteri kadar birbirimize düşman olmuşuz. Ülkenin ciğeri yanarken kendi şampiyonluğumuza veya galibiyete çılgınca sevinebiliyoruz. Acılar insanları birbirine yakınlaştırırken biz şimdi öfkenin şiddet patlamalarıyla birbirimizi öldürmeye başladıysak terör örgütü sınırlamızın dışına çıksa ne yazar ki!
Bir kulüp yöneticisi ise, verdiği röportajda stadlarda eroin ve uyuşturucu kullanımının arttığını ve buna dur denmesi gerektiğini söylüyordu. Stadlarda böylesi korkunç şeylerin olması kesinlikle endişe verici bir durum. Fakat daha bir gün öncesinde Reyhanlı’da yaşanan acı tazeliğini koruyorken, bir çok futbol maçında yaşananlar ve konuşulanlar, millet olarak hassasiyetlerimizin uyuştuğunu, belki kaybolduğunu da gösteriyor bize. Ve bence bu, en az o yöneticinin söylediği durum kadar tehlikeli ve üzerinde düşünülmesi gereken bir sonuç.
Çünkü bu ‘Futbol Afyonu’nun toplumdaki tesirlerinin artık hangi düzeylerde olduğunun bir göstergesi.
Artık anlaşılıyor ki millete yutturulan futbol afyonun son tabakası da patladı.
‘Altın Vuruş’ gelmeden ‘Altın Uyanış’ için üç ayların arındırıcılığı bizi bekliyor. Bu fırsatı değerlendirebilene selâm olsun.