Allah’ın her bir ismi, ahirete açılan bir kapı olarak karşımıza çıkmaktadır.
Haşir Risalesi 9. Hakikat, “Bab-ı ihya ve imatedir” diye başlıyor. Diriltme ve öldürmeyle ilgilidir. Bu fiiller de, Cenâb-ı Allah’ın Muhyî (hayatı veren) ve Mümît (hayatı alan) isimlerine işaret etmektedir.
Her an vücudumuzda hücreler ölmekte, yerine yenileri gelmektedir. Hz. Adem’den bu yana her asırda, her senede kaç bahar ölmüş, hazan olmuş, yerine başka baharlar gelmiştir. Her an uzayda ölen ve yeni doğan yıldızlar vardır. Kısacası, vazifesi biten, bu sahneden ayrılır. Böylece hem yenilere yer açılır, hem her şey sürekli tazelenir. Bu durum aynı zamanda Allah’ın Hayy-ı Kayyum ismine (her şeyi ayakta tutan) işaret eder. Allah kâinatı, bu öldürme-diriltme fiilleriyle sürekli yenileyerek ayakta tutar.
Her biri bir insan cenazesi gibi ölmüş olan üç yüz binden fazla bitki ve hayvan çeşidi, bahar mevsiminde hiçbiri bir birine karışmadan, aynı surette diriltilmektedir. Bu kadar bitki ve hayvan çeşidini bir emriyle yeniden bir araya getiren, toplayan Zat, elbette insanları da kabirde, toprak altında bırakmayacaktır. Her bahar ispat ediyor ki, çürümüş kemikleri de bir gün bir emri ile bir araya toplayıp diriltecektir. Kıyametin kopacağını, haşir meydanının kurulacağını anlayabilmemiz için, Allah her sene her baharda haşrin küçük bir örneğini gören gözlere göstermektedir.
Kâinat kurulduğundan beri meydana gelen öldürme-diriltme faaliyetleriyle, Allah sayısız kez bu hususu ispatlamışken, insanın “ya dirilmezsem?” gibi bir şüpheye düşmesi abes ve akılsızlık olur. Koca bir ağacı adeta küçültüp sıkıştırarak küçücük çekirdeğinde bütün ayrıntılarıyla muhafaza eden Zat, elbette vefat eden insanların da ruhlarını muhafaza edecek, kıyamet gününde cesetlerine iade edecektir.
“Elhasıl: Haşre mâni hiçbir şey yoktur. Muktazî ise, her şeydir.”1 Yani, öldükten sonra dirilmenin önünde hiçbir engel yoktur. Her şey haşri gerektirir ve her bir zerre, her bir varlık türü haşri ispat eder.
Dünyamızı ve dünyamızdan bir milyon kat daha büyük olan güneşi ve güneşten milyonlarca kat daha büyük olan küreleri, muntazam bir ordu gibi yörüngesinden şaşırtmadan hareket ettiren, her şeye gücü yeten, hâkimiyet ve saltanat sahibi Allah, elbette bu geçici âlem ile yetinmez. Zâtı ebedî olduğundan, ebedî bir saltanatın sahibi olmak ister. Demek, tıpkı insan gibi fani olan bu kâinatın da bir ölümü olacak, yerine baki menziller kurulacak. Cennet, Allah’ın emirlerine mutî olanları beklediği gibi, Cehennem de Allah’ı inkâr edenleri ve zalimleri bekler.
Dipnot:
1- 10. söz, 9. Hakikat.